Elinin hamuru ile erkek işine karışma,
altın adı pul oldu, kız adı dul oldu
tarlayı düz al, kadını kız al
tarlanın taşlısı, karının (kadının) saçlısı
pekmezi küpten, kadını kökten al
kadının yüzünün karası erkeğin elinin kınası
gül dalından odun, beslemeden kadın olmaz
on beşinde kız, ya erde gerek ya yerde
Yapamazsın,
Yönetemezsin,
Yürütemezsin,
Sen Kadın’sın!
Yalnız yaşayamazsın!
Dışarı çıkamazsın!
Merhaba! Ben bir KADIN!
Bu yukarıda okuduklarınız da ülkemizin geçmişten bugüne yaşatmaya çalıştığı sözcükleri, ifadeleri ve yorumları!… Konunun özü, cümlenin öznesi, yazının başlığı hep KADIN! Uğraştıkları, bildikleri, gördükleri, eleştirdikleri, sorguladıkları, emrettikleri hep KADIN! Yani ben!
Peki kimin ben?
Onlar gibi bir annenin rahminde 9 ay yaşadım, annemin yedikleri, içtikleri ile doydum ve doğdum. Annem bir KADIN olacağımı öğrendiğinde ne hissetti bilmiyorum. Ne çekti hayatında kadınlıktan bilmiyorum. Benim de çekeceğimi düşünmüş müydü bilmiyorum. Babamdan ya da kendi ailesindeki adamlardan dayak yemiş miydi, hakaret işitmiş miydi bilmiyorum! Hangi endişelerle beni doğurmaya gitti bilmiyorum. Hatırladığım şey; gözlerimin içine gülen bir kadın olduğu, öptüğünde tüm ruhumu burnuna çeken, okşadığında bedenimi mesut eden bir kadın olduğuydu. Ben de ondan öğrendim bu tavırları ve şimdi kendi kız evladıma aynı şekilde hissedip davranıyorum. Annemin zamanındaki endişelerden çok az değil benim de endişelerim. Bir teknoloji gelişimi gibi gelişmiyor insanın zihninin içi. Çocuklukta öğrendikleri, dogmaları, ona dikte edilen bilgilerin değişmesi o kadar zor ki! Bir KADIN olarak hayata bir KADIN hazırlamak kadar zor! Annemin beni doğurduğunda kafasının içinde ne endişesi vardı bilmiyordum ama hayat kısa yoldan öğretti. Aynı endişeleri benim de beynimin içine kopyaladı.
KADIN bir mal mıdır?
Yukarıda okuduğumuz tüm deyimler, atasözleri, deyişler kadının bir insan niteliğine değil de bir “mal” olduğuna atıfta bulunuyor. Alınıp, satılan bir şey işte. Beğenilen, seçilen, beğenilmeyen, sevilen, sevilmeyen yani bir erkeğin etkin, başrol olduğu bir tiyatro dekoru! Hakkı, sesi, fikri, isteği, ihtimali olmayan bir şey. Bu benim işte, bu bir Kadın! Sadece benden olanların kaçı şu an bu inançlar bütünün içinden sıyrılıp başarıya ulaşmış sanıyorsun? Sadece çok azı! Sadece azıcık kadın şu an iş hayatında ve özel hayatında “İNSAN” ve “EŞİT” olarak yaşayabiliyor.
Kocaman kirli bir bilgi yığını nesilden nesile aktarılıyor. Aslında her şey öğretiliyor! Kadın olmanın zorlukları kadınlara, erkek olmanın ve daha üstün bir ırk olduğu masalı da erkeklere… Bunların çoğu da yine kadınlar aracılığı ile aktarılıyor. Çocuklar da gördüğünü uyguluyor. O zaman bir Kadın olarak bunu değiştirmenin yolu ne? Gördüğümüzü değiştirmek! Bizim büyüttüğümüz çocukların da gördüklerini değiştirmek!
Maalesef burada da yine kadına iş düşüyor. Kirleten ve algıyı yönetenlerin çoğu erkek olmasına rağmen bu mücadeleyi vermek yine kadına düşüyor. Hepsi kadın olan ezilmiş bir halk yığınının bayramı 8 Mart. Bu güne ihtiyacımız olmasaydı keşke, bu günde erkeklerin ilgisini çekmek zorunda kalmasaydık, bu güne ithafen güzel sözler duymasaydık keşke. Şu an görmediğimiz, bilmediğimiz kaç çocuk gelin süt sağıyor? Bilmediğimiz kaç kadın istemediği bir adamın yatağında uyuyor, kaç kadın dayak ve ızdırap dolu evliliğini sürdürüyor, kaç kadın kocasından nasıl para isteyeceğini düşünüyor, kaç kadın sarkıntılık ile uğraşıyor, kaç kız çocuğu okumak istiyor ama fırsat bulamıyor ve çöpün kenarındaki gazete parçalarında okumayı söküyor, kaç kadın kendini aşırı değersiz hissediyor, kaç kadının lafına, sözüne gülünüp geçiliyor, kaç kadın regl olduğu için utanıyor, kaç kadın ailesindeki adamlardan kaçıp kötü bir evlilik yapıyor, kaç kadın zorla örtünüyor, kaç kadın erkek birliğinde eziliyor, kaç kadın tuvalette ozon koklayarak gün bitiriyor, kaç kadın çocuğuna tek başına anne-baba oluyor, kaç kadın kürtaj sırası bekliyor, kaç kadın bedenini kullanarak para kazanıyor, kaç kadın kalbinin olduğunu bile unutmuş yaşıyor, kaç kadın ellerinin üstündeki çatlaklara krem bulamıyor, kaç kadın vücudundaki ağrıyı uyutmuş hayata devam ediyor? Bu yaşadığımız topraklarda kaç tane Ünzile’miz var?
Bilemiyoruz!
Bu gün benim, senin belli bir refah düzeyinde yaşayan kadınların değil, onların günü ama acaba onların bu günden haberi var mı? Bu günü kutlamaya fırsatı var mı? Sesini duyurmaya gücü var mı? Birileri onlara bugün senin günün deyip çektiği acılara ara vermesini söylüyor mu?
Bilemiyoruz!
Bildiğimiz şey bu düzeni değiştirmek istiyorsak kendi cinsimize sahip çıkmamız ve birlikle yeni nesilleri doğru eğitmemiz gerekiyor. Çamura düşüp kendini çamur banyosunda sanan kadınları kolundan tutup çekmek, eğitmek, yoluna ekmek kırıntıları döküp doğruya iletmek gerekiyor. Bizde bu güç var, kalbimiz yoğun yaşadığımız duyguların verdiği güç ile dolu! 2019 Kadınlar Günü’nden kız evlatların kutlayacağı 10 sene sonraki kadınlar gününe çok şeyin değişecek olması umudu ile…
Sevgimle,
Duygu CAN
Ne düşünüyorsun?
Düşünceni duymak güzel olurdu. Yorum bırak.