İthaf : “Eşimi (Direncan) kaybetmenin ardından 1 yıl geçti, kızım ile Haziran 2014′ deyiz.!”
Eseyim de geçeyim dedi rüzgar,
Sana dokunmadan, saçlarının tellerini semaya uçurmadan, usul usul eseyim de gideyim dedi. Oysa öyle çok ihtiyacım vardı ki, bana koca bir rüzgarın sorgusuzca dokunmasına. Fırtınaya yakalanmaya ya da doluda şemsiyesiz kalmaya, tüm evren birlik olmuş bana dokunmadan görevlerini eylemek isterken; ben kendime bir yeraltı depremi dilemekteydim!…
Eseyim de geçeyim dedi rüzgar, en sonunda.
Senin kulaklarında bir tını bırakmadan, yüzünde bir buruşma oluşturmadan ve hatta senin baktığın ağaçların yaprakları ile oynaşmadan eseyim…
Oysa, öyle çok diledim ki bir yırtıcı kuşun, çilingir sofrasını kafamın üzerine kurmasını!… Öyle çok istedim ki, kuvvetli bir çığlığın ardından sura üfleyecek cismin yakında olmasını…
Yok, dedi rüzgar. Büyük bir emir aldık. Gerekirse kıyameti bile senden habersiz koparacağız.! Şimdi kapat gözlerini, kuvvetlice geçmeliyim insanlığın üzerinden…
Kapattım gözlerimi. !
Yakınımda durup, olup-biten herşey için gözlerimi sımsıkı kapattım. Görmedim kimsenin feryadını, hissetmedim içimde başkasının bir tane daha acısını, almadım içime kimsenin yarım kalmış hikayesini…
Bekledim, gözlerimi sımsıkı kapatıp bekledim. Yalnızlığı, kendime ilan ettim. Hafifce saçlarım dalgalandı, bir soluk üzerime üzerime yürüdü ve ellerim benden habersiz ayağa kalktı. Duaya durdu vücudum, ‘hüsran’ nerede öldü ise dirildi geldi… Bana dokunmayacağını söyleyen rüzgar, nasıl da yalancı idi. Kalbimde resmen lodos esti!… Kemiklerimin üzerinden poyraz geçti. Hiçbir yeri göremez oldu gözlerim, tozlar dumanlar arasında kaldı hislerim. Kalbimde çalan tüm ezgilerin notaları yerle bir oldu. Anlamlı kimse kalmadı sanki yüreğimde. Öyle sallandı ki yerin dibi, ayaklarım zeminsiz kaldı!…
Ve sonra…
Düştüğüm yerden toplanan bedenimin içinde, kucağımda bir cıvıltı vardı. Bir ses, bir nefes, küçük bir gamze, minicik bir aşk, büyüyecek bir çiçek, ışıyacak bir lamba, sevgisi ve kırılan kollarım ile tutundum hayata…
Rüzgar, şok etkisi ile gelip-gitsin diye fırtına, sebepsiz ve habersizce esti geçti!…
Ve sonra…
Fırtına bitti, rüzgar dindi, güneş de yüzümde kendini belirgin etmeye söz verdi. Ayaklarımın tabanı ile yalanda duran yeryüzü temas etti. Beni apansız terkeden tüm kucakların yerini küçük sevdiğim aldı ve herkesden boşalan yeri azimle doldurdu! Eksilen kucaklara hassasiyetim ve önemsediğim herşeyin önemi azaldı!… Yokluğun dolup taşarken, Tanrı’nın hediyesi ile varlığın çoğaldı!…
asude
Duygu… Tam bir senedir ne söylesem yavan, yaban ve senin sahici acının yanında adeta yalan kalacağı için sustum; seninle konuşmanın yolunu, dilini, kelimelerini bilmediğim için sustum; belki yine hiç konuşmayacağım ama bugün sana seslenmek, sessizce, kendimce acını paylaştığımı bildirmek istedim. O mutlulukların ve acıların en derinine tanık olmuş sevgili evin karşısında bir yıldır sizin yokluğunuzun acısını hisseden biri var, bu gece seninle birlikte kayıplarının ruhu için ayaktaydı; bil istedim ey yüzü, aklı ve ruhu güzel…
Duygu Can
İnsanın bu kadar sevdiği birisi bunca zamandır bir laf edemedi ise, beni gerçekten sevip hissediyordur!… Ben biliyorum o değerli, nur gibi aydınlık sizi… Söylediğiniz gibi yaşadığım o ev ve çevresi beni kaskatı kesiyor ve gelemiyorum. Sizin varlığınızı, beni düşündüğünüzü, mutlu günlerimizi biliyoum. Sizi sevgi ile kucaklıyorum…:)
asude
Canım… sevdiğin için, hepimiz için dua edeceğim bu gece. seni hiç unutmadığımı bil, gün ışığı yüzlü.
Öykü’nü benim yerime de öp n’olur… senin gibi bir annesi olduğu için ne mutlu ona.
Duygu Can
Yüreğime eliniz değiyor resmen, ben de sizi hiç unutmadım. Sevgiyle hepinizi öpüyorum. Mutlu olun inşallah. 🙂
asude
siz de Duygu, siz de inşallah… senin elin de benim yüreğimde. sevgi ve saygılarımla. Allah’a emanet olun.