İnsan yüreğinde uçuşan kelebeklerin sayısı her gün azalıyor ve yerine yenilerini uçurtmazsan enerji dediğin masken düşüveriyor. Al da kelebekleri koy yerine o zaman. İstersen kurbağaları koy ama onların namı pislenmiş bir kere. Üzerine basarsan sana akacak felaketler, tenine bulaşacak mikroplar bilinci yerleşmiş bir kere. Kim bir kurbağayı bir kelebek kadar umut dolu, sevgi dolu, rengarenk bir aşk ile eşleştirebilir ki! Bir masalda prensesin teki zorla öpücük konduracak da, çirkin kurbağa da bir prenses oluvericek de felan filan… İşte bunlar hep masalda olacak olanlar!…
Yok yok, aynı şartlarda aynı dünyaya doğan iki hayvan arasında bu kadar algı farkı olmaması gerek. Birisi bir gün sonra ölüverecek diye Tanrı’nın ona sunduğu güzellikler ile dolu iken, diğeri labaratuvar masalarında bacaklarından gövdesini ayırıp, onca eziyeti çekip bir de çirkin olamaz! Tıpkı bazıları gibi!…
İşte Tanrı’nın içi sevgi ile bezeli insanlara verdiği ‘dokunduğu hayatı değiştirebilme’ gücü bundandır. Eksilmiş ya da kalbi sonradan deforme olmuş kişilerde bir yansıma olduğu apaçık. Kelebeğin kanatları uzun uzadıya dünya vizyonunda olamayacağı içindir ki bu kadar güzel!…
Ya da bunların hepsi sadece yarım ikramiye teselli!..
Dünya’da süregelen acayip bir adaletsizlik var ve biz bunu çözelim diyenece geberip gidiyoruz. Ölen güzellikler, yaşayan çirkinlikler, gölgede kalan yetenekler, fakir doğmuş akıllılar ve zengin olmuş soytarılar… Dünya’nın neresinden bakarsan bak, adaletin bu mu? diye söylenmeye başlıyorsun. İsyan etsen kimene? Sövsen nereye? Böyle kendi kendine dayıyorsun taşları!… Ağzı bozulmayan kalmadı alimallah. 0-3’te başladı küfür sesleri. Çok da ayıp değil yani! Öyle büyük ki suç ve ayıp listesi. Ağzına bir küfür almışsın diye kovmaz şu dünyadan kimse seni!
Kişisel gelişimciler olumlaya olumlaya bi hal oldu ama ara ara da yuhalaması lazım insanın kendisini. Çünkü bu kadar safi ihtiyaçlarla doğup da bu kadar kötü gelişen bir ırk için yapacak bir şey kalmadı artık. Ne gün oluyor, ne devran dönüyor, her şey aynı kötülük ve bayağılık ile devam ediyor!
Durmuyoruz bakalım, her türlü pisliği yolumuza, geleni gideni rüzgarımıza katmaktan eksik kalmıyoruz. Kötü kötüye baktıkça kararıyor ve kalbimizdeki iyi şeylerin semaya dua diye yönelmesi artık çok zor oluyor!
İnsan, kendini ezebildiği kadar ezsin, ruhun pisliklerden arınabilmesi için kendine eziyeti büyük olsun! Sonra yeniden doğsun, hak ile, hukuk ile, adalet ile, gerçek kalbi inançları ile… Bir fidan büyüyecek diye yeniden heyecan duysun ve bir ağacın dalı incindi diye yarım gün üzülsün. Kuşun ağzında zeytin dalını görünce, kendine haber geldi sansın. Şimdi çalan ilk şarkıyı kendine tutsun, sobanın içindeki odun yanışının sesinde uyuya kalıp, yanağına sıcak vurdu diye yüzünde tebessüm olsun… İnsan, yeniden yastığının altına anahtar koyup, rüyasına sevdiğini koysun, yeniden kırların içinde yalınayak koşsun, dağ farelerinin girdiği delikleri seyre dalsın, insan ihaneti bırakıp, sevdiklerini yeniden ömrünün sonuna kadar sarmasarsın!…
İnşallah!…
İsmet Filizfidanoğlu
İnşallah!…
Duygu Can
🙂
murat
Nezamananki insan hayatı bir yarış gibi soluk almadan bir çırpıda yaşamaktan vazgeçerde içine dönüp kim olduğunu hatırlarsa,ne zamanki insan zalim olmaktan vazgeçip merhametli olmayı başarabilirse, nezamanki insan çocukluk günlerindeki masumluğunu bugünlere taşımayı başarabilirse o vakit tüm bu güzellikler kendiliğinden oluverecek.Umalımda insanlar insan olduklarını tekrar hatırlayabilsinler.Yine bir açmaz, söylediğin gibi “inşallah”.
Duygu Can
İnşallah Murat ağzına sağlık, aynen öyle. 🙂
asude
Sevgili Duygu, biliyorum bunlar birer metafor ama ben gerçekten kurbağaları kelebeklerden daha güzel, sevimli buluyorum. Hatta kurbağaların her türüne bayılırım, kelebeklerinse sadece siyah-gece mavisi renklisini beğenirim. Sağ olsun annem Nuran hanım bizi bütün hayvanları seven, koruyan, mümkünse ele alarak inceleyecek kadar merak dolu yetiştirdi. Ama yıllardır kurbağayı değil elime alıp incelemek, sevecek bir ortam bile kalmadı maalesef.
Yazıya gelecek olursak, yine çok güzel bir yerinden yakalamışsın insanı ve âlemi… Tebrikler. ve güzel duana da inşallah…
Duygu Can
Nuran Hanımın insana, doğaya ve yaratılan her türe sevgi ile yaklaştığını bizzat izliyordum. Ne güzel bir annenin doyurdukları ile büyüdünüz. 🙂 Çok teşekkür ederim. Kızlarımız da epey büyüdüler, inşallah biz de onlara güzel anımsanacak öğretiler sunabiliriz. 🙂 Sizi sevgiyle öpüyorum, selam ederim herkese…
asude
Biz de sizi sevgi ile selamlıyor ve Allah’a emanet ediyoruz. Bu arada geçenlerdeki o müthiş yağmurda annemin bahçesinde bir kurbağaya rastladım, senden bir hediye olduğunu düşündüm, sağol…
Duygu Can
🙂 Adresi doğru bulmuş, çok sevindim.