Çoğaldı yine…
Kaybedilen sıfatların, koltuk altı yapılan tavlanın, yüreğinde ferah bir imza taşıyan isimlerin, başarı tanımının içinin çer-çöp ile doldurulduğu zamanların popülasyonunda bir artış var! Önem sıralamasında hiçbir öneme haiz olmayan nüansların, kocaman puntolar ile değerli görüldüğü bir ortamda bulunan ana karakterlerin, bir çizgi film kahramanından önemsiz olduğu gerçeği gibi yanlışlanamaz doğrular var!
Bir vazgeçişin, kişisel gelişim basamaklarında kazandığın ivmeye tekabül etmesi gibi yalnışlanamaz doğrular var! Yani göründüğü gibi olmayan bir Dünya’da, ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol demek kadar yersiz bir öğüt ve bunu duyanların, uygulayacağını düşünmek kadar salakça bir his olmadığı gerçeği var!
Ne bileyim, eline tablet verilmiş bir çocuğun artık sokakta ip atlamasını istemek kadar anlamsız. Parmakları ile sayı sayabilen bir çocuğa, 1 ile 1’i toplayınca 3 ettiğini söylemek kadar mantıksız, bir Öküzün boynuzuna takılı dönen Dünya’nın, bazı cibilliyetsiz popoların altında kaldığını bilmemek kadar manasız bir şey yok!
Umutlu olmak, ümid etmek, ‘kur hayali gir içine’ demek, ‘oyna işte ne olacak’ düşüncesi ile hareket etmek kadar yıpratıcı bir şey yok!
Sabretmek ve sabrın sonuna selameti koymak kadar olası bir sonuç yok! Bu kadar sabredebilen bir insanın tabii olarak bir ışık süzgecinden geçmesi kadar öngörülebilir bir şey yok!
Sabretme, yenilme, istemiyorsan çek git, yapmayacaksan yapma, ne istiyorsan onu yap dediğimizde de zaten sabrettiğinde elde edeceğin sonuca ulaşacağını bilmek kadar kolay bir şey yok!
Bir sürü yıkıcı ve yanlışlanamaz doğru var! Gözlerimizi pembe gözlüklerimize dayayıp bakmayı denesek ve sabretsek de, kırıldığımız, bozulduğumuz, üzüldüğümüz bir gidişat var! Bu doğrular üzerine kurduğun bir çehrenin de asla mutsuzluk ile gülümsemeyeceği bir olası sonuç var!
Tüm bu zor kelimeler ile dizili bir yazıdan çıkacak olan ‘okumaya değer’ bir karar var!
Yoluna üst üste konulmuş koca kayaları, içindeki güçten oluşan sağlam bir top ile yıkıp, önünü açman kadar gerekli ve yanlışlanamaz bir doğru var! Vaktin yok! İstediğin bir hayatı sürebilmen için elinde hazır bulunan bilgi kaynaklarını, sana bir türlü uğramayan şansın içine tükürerek, kendi şansını yaratma gerekliliğin var!…
Güz Özlemi
Şans… Pek tanımadığım, Kaf dağının ardında bir yerde olduğunu sandığım şeydir. Evet, sondaki vurucu söz: içine tükür ve kendi şansını yarat! Gittikçe felsefi yazıyorsunuz, sevgiler.
Duygu Can
🙂 Çok teşekkür ederim. Gelişmek, zamanın bize bir hediyesi…