(Yok, yanlış anlama kendimi anlatmıyorum! Biraz sen, biraz ben…)
Teşekkür bekleyecek kadar ‘zayıf’ olduğum zamanlardan geçip, teşekkür beklemeyecek kadar ‘güçlü’ ve ‘içerik sahibi’ oldum. Doldum da taşıyorum. Çeperlerimden akan saflık ile beyaza boyanmış kaldırımlar var. Kaldırımlarda kirli ayak izleri kalmıştı ibreti alem için ama benim geçtiğim yerlerde beyaz badanalar akıyor yerlere!…
Kendimi beğenmediğim, sevmediğim ve yanlış anladığım zamanlarda ruhuma yaptığım harakirileri nereden öğrendim bilmiyorum. Kendime verdiğim acıları kimselerin veremediğini anladıktan sonra, ruhuma bir es verdim. Sibemol basmaya çalışırken elleri acımış, biraz parmaklarından öptüm. Solfej yapacağım diye gırtlağını yıpratmış, bir pastil attım içeri. Tizlere çıkacağım diye pesleri küstürmüş, araya girip durumu düzelttim. Üstelik tüm bunlar olurken ben kendimden bir teşekkür bile beklemedim. Zayıf olduğum her ipliğin üzerine, üzerimde kalmış kalplerden yamalar yaptım.
Kim bilir ne çok kişiye karşılığında duyacağım basit bir ‘teşekkür ederim’ tamlamasını duyamadığım için kırıldım. Kim bilir kadere, ona verdiğim tüm emek, çaba ve iyi niyetime rağmen bana sunduğu bölük ekmek için kızdım ve bana dayanma gücüm için bi teşekkür edeceğini sandım! Yaşadığım tüm ruhsal gel-gitlerin, içimde bitiremediğim, hesabı isteyip, ödeyip masadan kalkamadığım olaylar, anılar ile ilgili olduğunu bilsem de, saklamaya çalışıp, örtünme sevabı kazanacağımı sandım.
Bana emanet edilen ‘gece’lere , ışıkla tecavüz etmeye çalışıp, karanlığı kendime küstürdüm. Özü ile çelişti ve gözüme aydınlık gösterdi kendini. İnkar ettim! Karanlığı inkar ettim! Oysa vardı! Oysa üzerimde idi! Oysa bana geniş kollarını açmış, acıdan çıkacaracağım huzur için sarılmakta idi. Aptalca güzel bir şey yaptığımı sandım. Birileri bana teşekkür edecek ve yüzümde oluşan tebessüm bir ömür bedenime yetecek sandım! Olmadı!
Kendi aydınlığım ile karardı ruhum!
Ama şimdi birilerinden teşekkür beklemeyecek ve birilerine yersiz yere etmeyecek kadar büyüdüm.
Kollarımı açtım, omuzlarıma binmiş bi Dünya’yı kollarıma doğru indirdim. Yarı yol uzadım semaya. Teşekkür beklemek bildiğiniz zayıflıkmış anladım. Masum bir çıkar ilişkisi imiş, teşekkür beklentisi içine girdiğin her ilişki. Her ne yaparsam kendime, kendim için yapıyorum ve kim benim için ne yaparsa aslında kendisi için yapıyor.
Hal böyle iken teşekkürü bi tek bana ettim!…
Ne düşünüyorsun?
Düşünceni duymak güzel olurdu. Yorum bırak.