Eskiden yapacaklarımın listesi olurdu. Bir hafta boyunca o liste ışığında hareket ederim. Yaptıklarımın üzerini itina ile çizer, hayat ödevlerimi tamamlardım. Listede neler olurdu diye düşündüğümde işte Dost kitabevinden alacağım kitapların listesi, bazı arkadaşlarımın doğum günleri ve hediye organizasyonu, bir ihtiyacımın hatırlatması, kültürel bir buluşma planı, bir sevgi gösterisi uyarısı felan filan… Dost kitabevi taksitlerimin görüntülendiği dekontların saklandığı bir ayakkabı kutum vardı. Tüm şiir, hatıra, fotoğraf, yazı, tiyatro bileti, kitap ayraçları ve hatırlayamadığım tüm özel dökümanlarım içinde yer tutardı. Yani hayatın tam içinde, tam da ortasındaydı business koltuğum. Camın kenarı değildi, çünkü zaten dört tarafım gökyüzü manzaralıydı. Bazı not kağıtlarımın göz yaşımla ıslandığı da vardı. Tabii ki aşklarım, üzüntülerim vardı, başarısızlıklarım, kırılmışlıklarım vardı. Tabii ki hayatın içindeki hüzün benim de içimde idi. Ama genel olarak bi bağlanmıştım hayata. Bu böyle acılı-tatlılı bir hikaye demiştim kendime. O, tadı acı ilaçların seni iyi etmesini sevmem gibi, hayatın acı taraflarının da benim iyiliğime çalıştığını bilirdim!…
İşte sonra biraz büyüdüm, biraz daha, biraz daha derken Yeni Türkü kendinden çook yıllar sonra da dinlenip, hak verilecek bir şarkı yaptı. “Biz büyüdük de kirlendi dünya!”… Dünya değil de, biz kirlendik ve dünyanın da kirli olmasına sebep verdik. Nerede başladı o bencil ve egoist ilk insan örneği bulamayacağım şimdi. Ama başlayış o başlayış. Benim o kutumun içi öylece kaldı. Bir yenisi eklensin diye uğraşıyordum ama koyduğum her şey sanki diğerlerine hiç eşdeğer olmuyordu. Bi de tiyatro biletleri internetten felan alınmaya başladı, o kenarları delikli, tır tır bir yazıcıdan çıkmıyordu, saklanacak bi yanları kalmadı. Zira artık tiyatro salonlarının da saklanacak bir yeri kalmadı! Kültür kellifelliye satıldı!
Siyasetin içi benim minik bedenim için çok dar! Kendi hayatımın yaşanılır bir tutamından beslenip ayakta kalırken, sıkıntı ve mutsuzluğun taa omuriliği bile rayından çıkarmasına tanık oldum. Bedenimdeki nedeni anlamsız pek çok ağrı ile yaşamımı adımlarken, kendime bir tokat attım. Çünkü gerçekten ben bunu hakettim. Bunca yaşanana rağmen ve bunca zaman hayattaki derin gözlemlememe rağmen aynı hataların üzerini çizip çizip duruyorum. Aynı insani pislikler ile kendimi üzüp duruyorum. Eskiden olduğu gibi kendime bir yol haritası çizmeye karar verdim.
- Bana zararı olmuş, ufacıktan kocamana içimde üzüntüye sebep olmuş kişilerin bişeyleri tamir edebileceğine, iyi olabileceğine, düzelebileceğine felan inanmayacağım. Bir kere aldığım olumsuz niyet ve gösteriş ile orantılı ilgi/sevgi ve dikkat içinde olacağım.
- Bana türlü paranoyası ile ulaşıp da canımı sıkmış, hamken dalından düşmüş herkesi duraksamadan unutacağım. Duraksamadan oldukları yerde bırakacağım.
- Bu içi sevgi, bilgi ve şeker dolu kutumdan bir tane daha yapıp, çiçek, böcek ne beni çok mutlu etmişse, içine yerleştireceğim. Ara sıra onları çıkarıp, umudu ellerimde hissedeceğim!…
- Şu hayalini kurduğum şeylerin biraz daha ve kararlıca üzerine gideceğim.
Ve hemen ve bugünden başlayarak ve şimdinin üzerinde!…
renovatio
Özeleştiri, planlama veya kişisel yazılara yorum/eleştiri yapmak düşmez. Sadece bir cümle dikkatimi çekti;
“yeni türkü”den…
“hayır dünya zaten kirliydi, hep kirli olacak…
biz büyüyüp sadece ne kadar kirli olduğunun farkına varıyoruz…”
bonus olsun madem, “hatırlama”
http://www.youtube.com/watch?v=YJ__ja4QpMM&feature=share
Duygu Can
Zaman herşeyin ilacı olurken, herşeyi deforme etme, kirletme potansiyeline de sahip. Teşekkür ederim yorumunuza. Dinleti de güzeldi. 🙂
ibrahim bölükbaşı
merhaba hocam bu hafta yazınız biraz kendinizden birazda kirlenen dünya diye dünyamıza atılan iftiradan aslında insanların kirliliğinden bahsetmenizçok doğru bir yaklaşım dünyamızıda bu kirlenen insan kirletmeye devam ediyor mataryalizim insanı çok ciddi biçimde kirletiyor.ve insani değerleri yakıp yıkıyor bütün insani değerleri yerle bir ediyor malesef bütün insanlık aradığı mutluluğu bulamıyor çünkü üyük bir mataryalizmin verdiği doyumsuzluk tatminsizlik bütün benliğimizi sarmış mutluluk yetinme duygusu bulduğu ile şükretmesini malesef yok ettiğini düşünüyorum hocam sen o mutluluk kutuna yine çok değer ifade eden ne varsa koymaya devam edin sevgilerimle ibrahim bölükbaşı 15/11/2014 pazar 19.05
Duygu Can
İbrahim Bey, çok teşekkür ederim yorumunuza. Dünya ve insanlık kirlendikçe, temiz kalan kutuları koruyup kollamalıyız. İnşallah. 🙂 Saygılarımla,