Hayatımızın neresinde olduğunu düşünüyorum bugün.
Sabah ezanı mı, ikindi kahvaltısı mı, beş çayı mı, leziz bir akşam yemeği mi bilmiyorum. Bilmiyoruz. Bilmediğimiz bu zaman perdesine genişçe yayılmış, sallanan baba koltuğunda ayaklarımız havada gidip geliyoruz. Sabah önümüze konan suyu içmişiz, karnımız da doymuş ama başka kaplar da olmalı sanki insanın tatmin olması için. Başka kaplar olmalı ve o kapları başkaları doldurmamalı! Biz doldurmalıyız ve biz tüketmeliyiz…
Gözlerim arıyor bulamıyor. Bir yemek bir su kabı koymuşum önüme. Eksiğim bu vesileyle. Sorgulamazken nasıl da güzel ve sorunsuz ama sorgu melekleri kondu artık dilimin eteğine. Soruyorlar, diğerleri nerede? Kimbilir nerede? Nerede tutuyordum ben bu malzeme listesini? Önceden yazıyordum, alınacaklar, korunacaklar, artık bırakılacaklar, amortismana ayrılacaklar felan diye yazıyordum tane tane. Yok şimdi, sorgulamadan, kendimi bir mesafe ötede tutup kendime bakmadan gelmiyor aklıma işte. Oysa mesafe her şey için gerekli. Kendin için, kendine bakarken bile gerekli. Mesafe her şey için değerli, önemli. İnsan mesafe ile arasını çok açmamalı. Şimdi baktım uzaktan kendime de, o ilmek ilmek ördüğüm motiflerde sökükler, yırtıklar dolu. Başı boş kalmış ipliklerin çığlıkları geliyor kulağıma. Feryatları umutlarına alçı olmuş akmış. Şaşırdılar beni bunca zaman sonra görünce, alçılar tek tek eridi ellerinde. Bana doğru, gönlüme giriş bileti buldular belki de. Hatırladım onları. Karanlıkta ilmek atmak neydi hatırladım, karanlığa rağmen işlemek neydi, azimle büyütmek neydi hatırladım. Gördüğüm her söküğü yamalıyorum şimdi. Işıklar açık bu sefer ama ellerim karanlık. Çünkü ruhsuz, çünkü unutmuş, çünkü körelmiş… Kendime nasıl kızıyorum, nasıl. Bir insan düşün ışığı kendi hücrelerinden kopyalayıp bir yapı tamamlamış ama bir insan düşün ki ışıklar içinde elleri kör kalmış. Yapabileceklerinden soyutlanmış, kendini yalnız bırakmış bir insan. Kafasına taş düşmüş, ruhuna beton yağmış uyanmamış bu dertten. Sadece bir mesafe koymak yetermiş aslında. Kendine, kendinle koyacağın bir mesafe….
Ne vesile olmuş bilmiyorum, hastalık, sıkkınlık, pişmanlık, bitkinlik… Her ne ise şifası olmuş. Şimdi olduğum yerde hangi zamanda olduğumun bir önemi yok. Ne dersen de, zamana göre şekil almamalısın. Zaman senin geçtiğin bir şey değil, senin yarattığın bir varsayım. Zamanla geçmez, sen geçmesini istediğin an zaman geçer… Boşverdim bedenimin gördüğü zamanı. Etrafımı ne tür kötü haber, olay, vaka ile dolu boşverdim. Bir yerdeyiz ve bir zamandayız evet ama bu zerrenin biricikliğinin dışında olan bitenin önemi yok. Ve bu biriciği kendimize sunmanın, kendimizden ayırıp doğru yolda tutmanın dışındaki şeylerin önemi yok…
Biricik ruhum, uzun bir aradan sonra tekrar merhaba…
Şubat,2022
Ne düşünüyorsun?
Düşünceni duymak güzel olurdu. Yorum bırak.