Biraz birikmiş masal duruyordu masamın üzerinde. Boş kalmış birkaç zaman geçti de elime, şu masallara bir dalayım istedim. Ya masalda gerçek bir hikaye ya da hayatta bir masalsı mutluluk aradım. Birini bulursam ardına düşer giderim diyordum da olmadı! Masallar tam masal kıvamında, kurt kulakları, kuzu sesleri, inek sütleri ve elma şekerleri ile doluydu. Hayat ise kafana taş diye fırlatılmış gerçekler ile…
Bir masal bitince koydum hemen geri olduğu yere. Bitirdim demedim kendime. Bugün, içinde bir gerçeklik bulamadım diye, yarın da bulamayacağım anlamını doğurmadım içime. Yarın için de biraz masal kalsın istedim kendime.
Yaşadığım hayatı ise düşünmeye koyuldum şöyle gizlice. İğneler ile hep meşgul oluyordu ellerim de; yüksük diye bir icat geçirmişlerdi parmaklarımın önlerine. Ne kadar çok iğne alsam elime, o oranda koruyordu parmak uçlarımı yüksük dediğimiz bu az gelişmiş madde. Bi güldüm kendime. Masalsı bir hal aldı ellerim gözlerimde. Parmaklarımın uçları korunaklı bir metal ile sarılı iken; ellerimde tuttuğum iğnenin sadece parmak uçlarımda bırakacağı hasar hesaplanmış ve kalbim orta yerde kılıfsız kalmış diye kızdım birden birilerine. Nasıl ki hayatta karşılaştığımız zorluklara göğüs gerçek için, zorlukla ilk karşılaşılan organ korunuyor sadece? Oysa bu zorluğa tüm beden karşı durmuyor mu? Diye içimdeki bir sürü önemli şahsı tuttum kollarından fırlattım dışarı. Uzaya düşmüş ilk insan gibi yerçekimsiz kalsınlar da akılları başlarına gelsin diye. Beni yüksüklerle korunacağım sanıp da, kalbimi bu kadar açıkta bıraktılar ya, müstehaktır onlara.
Neyse ki aklıma yeniden masada duran masalları getirdim. Onları birbirinin üzerine dizdim. Hepsinden gülen gözlerim ile geçtim. Bir sürü ışıl ışıl masal önümde duruyor ve ben daha çoğundan haberdar değilim diye kendime biraz umut zerk ettim. Masallara ve biten boş zamanıma veda ederken; parmaklarımda demir bir ağırlık hissettim. Düşlediğim yüksükler bir bir dizilmiş duruyordu. Tüm yüksükleri çıkarıp kaldırdım, parmaklarımın sığınak kalmış bölgelerinden. İçinden dökülenlerle yüreğime yayılan umut bir o kadar arttı. Yüksükler, aslında sadece parmak uçlarımı korumamış ki, ben kendi kalbim için, kendi güzel duygularım için, kendi yararım için, zihnimdeki dört yapraklı yoncalar için bir korunak hazırlamışım meğer. Bu yüksüklerin içlerini hepsinden bir parça ile doldurmuş ve korumuşum.
Kendimi hayranlıkla sevdim!…
Hayatımda olan her olaydan, masalsı bir mutluluğu, şaşırtıcı bir sonucu çıkarmışım da, kendimi papatya tarlasında uykuya bırakmışım meğer…
Dilerim, siz de…
ŞENNUR KÖSELİ
Artık sizinleyim
Duygu Can
Ne mutlu 😉 sevgiler,