Mesela neye sahip olmakla mutlusun?
Neyim var diye kendini iyi hissediyorsun?
Sahip olduğun hangi şey seni mutlu ediyor?
Hayır, yanlış anlama!
Neden mutlu olduğun ve ne kadar mutlu olduğun fazla sayıda sahip olduğun şeyler ile doğru orantılı değil! Ben, buna asla inanmıyorum, önem vermiyorum. Maddi ve manevi anlamda “çok şey”e sahip olmak, seni daha mutlu ya da daha sorunsuz yapmaz. Kendin ile daha barışık olmanı, kendine daha fazla değer vermeni sağlamaz. Şunu söylemek istiyorum ki; sahip olduğun en az bir şey olsa bile, bu mutlu olabilmen için yeterli bir sebeptir.
Bu, seni gülümseten bir çorap, bir sepet, kötü çizilmiş bir kalp, eski bir pastel boya kalemi, bir mektup, bebeğinin tükmüğünden ıslanmış bir mendil, yarısı bitmiş bir elma, bir çubuk tarçın, içine çektiğin ve ayak parmaklarına kadar uzanmış bir nefes, pencerene yapışmış bir buğu, ellerine bulaşmış bir hamur seni mutlu edemiyorsa, kendinle daha da fazla uğraşma.
Bırak mutluluğu da, mutsuzluğunla barış bari. Mutsuz bakışlarınla aynada gözlerini ara.
Bunca zaman, kendine söyleyip durduğun, kalbinde altını çizip durduğun tek şey “yokluk” larınmış, şimdi kendini biraz “varlık” alanına kaydırmanı rica ediyorum. Şöyle düşün, şu an bir yazı okumuyorsun da nefis bir manevi kurs görüyorsun, kendini içinde tuttuğun mutlu bir topta konaklıyorsun ve içeride oksijenin zerresi yokken, tüm hücrelerini oksijene doyuruyorsun. Çünkü vücudunun aldığı her nefesin içeride doyuma ulaşması için aslında dışarıdaki havanın temiz bir oksijen barındırması gerekmiyor. Dışarıdaki ‘yokluğu’ içine çekip, kalbinde olan tüm varlıklara yeni formu ile hediye edebilirsin. Varlığına değer katıp, seninle olanlara da ‘varlık’ katabilirsin!…
Sen, ‘insan’ sın ve benim tüm bu söylediğim şeyleri yapabiliyorsun. Üstelik hala zamanlar önce yapılmış şaheserlerin insan eliyle nasıl olabildiğini düşünüp, sorgularken, şunu kabul etmiş oluyorsun; insanoğlu bu mucizevi yapıları beyin gücü ile yapabilmiş, demek ki beynimize ne istediğimizi açıkça ifade edersek, bizi ‘varlık’ alanında daha fazla tutup, kalbimizde zamansız yeşeren çiçeklerin soluğunu arttırabilir!
Haydi, ayaklarını, topukların, parmak uçların ve tüm ağırlığın ile yere bas. Burada olup, var olduğunu, bu vesile ile de hala bir şeyleri değiştirecebileceğini kendine söyle.
İnan, mutluluğun ya da mutsuzluğun çokta umrumda değil, ama bunu istiyorum. Kendi çevremde daha çok mutlu ve doyumlu insan görebilmek için bunu istiyorum. 🙂
Ne düşünüyorsun?
Düşünceni duymak güzel olurdu. Yorum bırak.