Biraz sıcak havlu iyi gelecek ağrıyan baldırına. Dur ısıtayım! Yakı dediğinin özü de bu aslında. Adelelerini ısıtarak kandırmak! Kaslarının bir sıcaklık ile temasında kendi ağrısını bile unutma hissi. Ne büyülü değil mi? Şu vücut parçalarını kandırabildiğin kadar ve gibi ruh parçalarını da kandırabilsen keşke. … !!! ???
Ruh, parça parçadır. Bazen paramparça, bazen bir bütündür. Bazen kendi süpürgen ve faraşın ile toplarsın parçalarını, bazen de dağılmıştır türlü insana… Parçaların, ne zaman bulunacağı ve bütünün ne zaman toparlanacağı hakkında bir fikrin olmaz. İşte bu aşamalardan geçerken sen, içinde kuvvetli bir şekilde kandırılmış olma isteği bulursun. Biri seni düpedüz kandırsın dilersin. Kimseden bir ışık alamazsan kendine dönüp, kandırma eyleminin kendi ellerin ile kendine doğru olmasını sağlamaya çalışırsın. Ama olmaz! Ruh, kendini kandırsa da bunun sürekli olarak bilincindedir. Bu uyanık bilinç hali, seni biteviye rahatsız eder.
Yani olmaz! Ruh, kendine kandırmaca oynayamaz. O zaman bazı zamanlarda bizi kandırıp, su olmayan yerlerde gözümüzün sular, seller görmesini sağlayan birileri olmalı. Bu kandırmacanın bir müddet, ruhundaki parçalanmış kesitler toplanana değin sürmesi gerekli!…
O zaman evrene bugün bizi kandırması için bazı kimseleri ışınlamasını söylüyoruz. Bak çok iyi bir şey değil yani bilakis kötü görünümlü bir istekte bulunuyoruz. “Bizi kandır hayat!” diyoruz. Lütfen bizi kandır, biz kendimizi kandıracak gücü yüreğimizde bulamıyoruz, sen, bizi epeyce kandıracak ve şu parçalanmışlığımızı hafifletecek insanları yolla ömrümüze. Davet ediyorum, türlü yalancı, pislik, kandırıkçı ve profesyonel insanları ömrüme davet ediyorum. Haydi buyurun, bir süreliğine ruhumda açık bulunan ‘hükümdarlık’ pozisyonu için sivi-leri değerlendirmeye alacağımı açık-seçik beyan ediyorum.
Bu aralar Dünya’da değişen enerji boyutunu da hatırlatmakta fayda var. DNA’larımız kodlanıyor, frekanslarımız değişiyor, ruhlarımız yükseliyormuş. Ne güzel! Gezegenlerimizde de bazı gariplikler olduğu söyleniyor, Merkür ile Güneş yarış halinde imiş, gerileyen Venüs ile güzellikler azalmakta, insan yüreğinde tutulu duran ‘iyilik’, yerle bir olmakta imiş. Dünya’nın 8. Harikası diye gözlerimizi bir kadın poposuna dayamışlar, devrilmeyen ve sallanmayan bir kral tahtı yaptıklarını söyleyip, psikolojik olarak bizi sonumuza inandırmışlar, sorumluluk bilincini “bari bir şeye tepki gösterelim”den ötede aramamışlar… Bak işte her taraftan kandırılıyoruz. Demek ki kendi şahsımız için de bir kandırmaca istemekte haklıyız. Koca evrenin Güneş’ini, Ay’ını, Gezegen’ini kandıran insanlar ile dolu ise etrafımız, bizim için de bir kandırıkçı tahsis edilsin istiyoruz.
Sesimi yükseltiyorum ve istiyorum ki, kandırsın beni Hayat! Ya da zaten kandırdığını ve artık gerçek hayat versiyonu ile vizyonuma girdiğini söylesin. Eğer derhal istediğim olmaz ise, kendimi bile bile kandırmaktan vazgeçmeyeceğim! …
Ne düşünüyorsun?
Düşünceni duymak güzel olurdu. Yorum bırak.