Kadınlar, gücü sever, parayı sever, alışverişi sever…
Bedenimizi bir piyon gibi tutup istediği yerlere gönderen vezirler, bizim artık nasıl davranmamız gerektiğinden öte, nasıl hissetmemiz gerektiğini belirliyorlar. Zemin, ayaklarımızın altından sağlamca çekiliyor. Bize, her gün “deprem yakın” mesajı veren bilim adamları da hepimizin her an bir deprem ile sarsıldığımızı farketmiyor olabilirler. Bakın bu korku bize, bile, isteye veriliyor. Oysa kader inanışı hakim kılınmaya çalışılmıyor mu? Kaderine razı ol, sıraya gir, düzeni bozma, isyan etme, başkaldırma, bu senin için yazılmış bir kader söylemleri kulaklarımızın içinden beynimize ulaşıp çoktan yerini almadı mı?
Aldı.
Bunun yanında bir de korkunun vücudumuza zehirli bir ilaç gibi zerki sağlanıyor. Hem kaderci olup, hem korkmak da tam istedikleri şey gibi gözüküyor. Şimdi ben bütün bunların dışında Kadınların kendi haklarında ve karşı cinsin Kadınlar hakkında oluşması sağlanan algıdan bahsedeceğim.
Kadınların neyi sevdiği, neyi sevmediğinin onlar tarafından belirlenmesi.
Kadınların, para ile yakın ilişkisi, güçlü erkek aradığının kabulünün sağlanmasını. Ya da Kadınların alışveriş yaparken kendilerini kaybettikleri, akıllarını yitirdikleri gibi algılardan…
Sevgili Bayanlar ve Sayın Baylar,
YOK BÖYLE BİRŞEY!
Bakınız şu Dünya üzerinde nefes alan milyon Kadın bu tür bir cümlenin ya da bu tür kalıpların altına girip oturuyor mu sizce? Tüm kadınlar sizin hiçbirşeyinizle değil de paranız ile gücünüz ile, ona sunduğunuz imkanlar ile ilgileniyor sanıyorsanız nefis yanılıyorsunuz. Ve belki de sizin zorla böyle düşünmeniz sağlanıyor da farkında değilsiniz! Kadın, aptalca alışveriş yapan, ona alacağınız pahalı hediyeler ile çılgınca mutlu olan bir varlık değil! Kadını tanımlamak için böyle standart kalıplara ihtiyacınız yok. Kadın, cins farkından evvel bir “İnsan”. Yani senin gibi Bayım! Kendine bi sor. Seni sevmesini istediğin Kadın’dan ne ister ve beklersin? Bak, tekrar soruyorum; seni sevmesini istediğin Kadın’dan ne ister ve beklersin? Gördünüz mü? Soruda bile cevabı kolaylıkla bulabiliyoruz. Bizi sevmesini istediğimiz kadın/adam’dan sadece bizi sevmesini istiyoruz. Bu kadar!
Önce sevmesini, sonra biraz göstermesini, sonra tutmasını, sonra sadık kalmasını, sonra ilgi ile tüm güzel duyguları kaliteli bir şekilde yaşatmasını…
Para mı? Olsa iyi olur ama yoksa da olur!
Şimdi kimseye inanmayın, Kadınları sakın kek kalıplarına oturtmaya çalışmayın. Kalbinizin sevebilitesini, hep daha çok sevmeyi deneyerek ( mümkünse aynı kişi üzerinde) geliştirin.
Bu kadar!
Abbas Ali Oğuz
Sıra sıra ne acılı göller var içimizde.
Çoğumuz dünyanın ötesi sonsuzluk ahireti benimseriz de dunyevî olduğumuzu unutur,tekâmmül etmesini beceremeyiz ve bir türlü de gül bahçesine giremeyiz.
Sadece yakını görmeye şartlandırılmış körün ihsan ve kerem sahibi olması ne mümkün!
Eğer kulak yalana dolana açıksa,akıl da kendini korumasını unutmuşsa,göz gördüğünün arkasında olana özenmiyorsa gönlün çöplüğüne leş kargaları üşüşür.
Sevgi de pılını pırtısını toplayıp hıçkıra hıçkıra ağlayarak gitmiş olur.
Oysa ayın aydınlık yüzü gibidir kadınlarımız,kızlarımız;o aydınlık yüzlerine çekilen kalın perdeleri yırtıp yırtıp atmalılar,ki erkekler de köleliğe özenip canda canın kemale ermesine hürmet göstersinler…Öncelikle insan,içindeki düşmanları kovmalı ve oraya sonsuzluğun iradesinden geleni koymalı…
Eşitsizliğe,haksızlığa ve adeletsizliğe atılan bir şamar aslında denemeniz.İyi ve doğruyu,güzeli arayana imrenilir bir bahtın anahtarını sunmuşsunuz.
Elinize,yüreğinize sağlık,sayın Can.Çarpıcıydı çok! Selam,sevgi ve saygılarımla.
Duygu Can
Abbas Bey, çok teşekkür ederim. Dilerim herkesde bu çarpıcı hissi yakalayabilmişimdir. Sizin yakalamanızı artık yadırgamıyorum, çünkü sizin frekansınız oldukça yeterli. 🙂 Saygı ve sevgiler sunarım.