Kelimenin sözlük anlamı gibi havada kalıyor bazı bakışlar, suratının kifayetsizliği yansıyor kombinlere. Onu onla, bunu bunla düşününce kafada uyuyor da, reel de sırıtıyor birbiriyle olan insanlar. Kalbin kapasitesi her gün doluyor çılgınca. Bir musluk doldururken, iki musluk boşaltıyor sanki enerjimizi. Kimsenin inanılası sözleri yok, jargonun ayağı hep batıda. Koyunların sürüldüğü otlaklarda gözüm kapalı kalmış sanki ruhum. Sürekli bir çekirge cıvıltısı, kuzu melemesi, çoban ezgileri ile sallanıyor gibiyim. Ne bileyim bedenini yanlış zamana ışınlamış ya da yanlışlıkla kendini boşluk diye buralara bırakmış bir uzaylı gibiyim. Gülüşlerimde antidepresan etkisi çok az. Günlük aldığım kafeinler kadar sadece…
Umduklarım, hayal ettiklerim ezberden tekrar ediyor beni. Adımı takmışlar dillerine aynı ses tonu ile fısıldıyorlar. Psikoloji derslerinde okunası bir hikayenin süratle dağıldığını duyar gibiyim. Yeni çıkmış gazete kokularında bulmaca sayfalarında arıyorum bulacaklarımı. Aradıklarım da sürekli beni arıyor gibi. Kimliksiz dışarıya çıktım ama yine de ağırım sanki. Harun Kolçak yankılanıyor zihnimde zıp zıp, incecik ses tellerinde kuşların cıvıltısı. Kırılmış bardaklarım benden öç almak istercesine attığım torbaları delip dökülüyor. Düşlerim yetmiyor, sözlerim yetmiyor, gücüm de yetmiyor anlaşılan!
Gelişmenin hüzünlü başlayışı. Sevinmek isterken hep bir boğaz düğümü ve yüzümde serbest dolaşan kurların çapraz sevdaları!… Benim kuşak problemim sanırım, bu hale sokan bedenimi.
Kendimi bıraktığım nevresim mutlu simamdan kirlenmiş. Yazdıklarım ayrı tövbe çekiyor, sildiklerim ayrı. Anlaşılmak derdimi aşalı çok olmuşken, anlaşılmaya başlanmak rahatsız ediyor sanırım beni. Kurallarına göre oynarken olumlanmayan hayat, kuralsız gidişlerde hızla aksiyon alabiliyor. Beni garip genellemelere itmesin diye uğraşıp duruyorum. Her olayı tekinde, özelinde değerlendireyim derken, geneli kaçırıyorum. İtildiğim yerden fırlatılacak kadar güçle dolmuş gibiyim. Fırlatılmak da aynı böyle ya işte! Ne kadar itilirsen o kadar güçle ulaşırsın gökyüzüne! Buralardan da bir iğde ağacı salladım, topladım eteklerime. Ben kokusuna tavken, meyveleriyle de doldurdum avuçlarımın içini.
Haydi rast gele!
Özlü sözlere gerek yok, konuşan kalbimin güzelliğinde!
Ne düşünüyorsun?
Düşünceni duymak güzel olurdu. Yorum bırak.