Hamdı ve tüm ezikliği hamlığındandı…
Oysa ham meyvelerin zırhları, olmuşlardan çok daha kalıncaydı.
Neydi ki bizi bu detayı bildiğimiz halde, ham olanın zayıf olduğuna dair inanışımızı zahir kılan?
İnsanlar hamlıktan olgunluk serüvenine doğru yürürken, hayatın onları yumuşattığını ve içerisine lezzet kattığını söylemek, doğada bize sunulan hamlık-olgunluk döngüsüne uygun bir söylem etmekten başka bir şey değildir. Hamken, lezzetsiz ve bilgisiz ve aynı zamanda sert görünümlü, negatif, dokunması zevksiz bir şey olduğumuzu biliyoruz. Bu doğa kuralına göre oynarsak hayatı, dışarıdan demir gibi sert, tavırları hoşgörüsüz, başka insanların hatasını bulmakta hevesli gözüken ve bu görünümü ile bizde güçlü ve sağlam olduğu algısı oluşturan kişilerin aslında, hayat karşısında ne denli zayıfça, ne denli ham olduğunu bilmiyoruz. Tam aksine dışarıdan ne kadar yumuşak, hassas, anlayışlı, sakin, geçirgen, kenarları törpülenmiş gördüğümüz insanların da ne kadar olmuş olduğunu, içerisinde ne kadar tatlı lezzetlerin olduğunu düşünmüyoruz.
Olgun kişilerde sert ve güçlü bir duruş değil; yaşamış ve yaşadıklarını el fenerinin içine doldurmuş, onun ışığında yürüyen azıcık boynu eğik bir tavır hakimdir. Gülüşlerinde anlam, sözcüklerinde açık uçluluk vardır. Olgun yüreğinden yansıyan tavır tüm bedenin tek harekete geçiricisidir. Ne kadar uysal, ne kadar iyi huylu, ne kadar sorunlar karşısında serin kanlı ve yumuşak tutum sergileyebilirsen o kadar olgunsun şu dünyada. Sebepsiz şekilde tavırlı, olayları daimi olumsuza yuvarlayan, ilk adımı hep başkasından bekleyen, kibir ve kapris dolu kimseler ise dünyanın daha dalında duran, ham meyveleridir.
Hayatın bizi bir şekilde olgunlaştırma çabaları, bizi eğitme, terbiye etme, içimizi yaşanmışlıklarla doldurma çabası sonucunda; bizde bir genişleme, her olaya bakış açımızda bir ferahlama, daimi bir tebessüm baki kalıyor. Ondandır ki, bazı kişilerin yaşadığı acılar yüzlerinden asla okunmaz. Deşersin deşersin de ancak ortaya çıkar. Çünkü insanın derininde yatan mutsuzluk yüzüne yansıyamaz. İçerde kalbin çeperlerine tutunur orada nefes alır. Geçici, kısmi, lokal mutsuzluklar da kişinin suratını mesken yapar. Biz ufak sorunları ne kadar takarsak, yüzümüzde beliren soğuk ve keskin suratsızlık o kadar artar!
Güçlü duruyorum, egom çok yüksek, çok bilgiliyim havaları ile takındığınız tavırlar; hamlığınızı ele veriyor ve bunu artık herkes anlıyor!…
Ne düşünüyorsun?
Düşünceni duymak güzel olurdu. Yorum bırak.