Felsefe okuduğumu söylediğim tüm teyze, amca, dayı, hala, nene unvanlı büyüklerimin ve hatta aydın görünen bazı arkadaşlarımın, “Tövbeestağfurullah” repliği ile karşı karşıya kaldım. Ben de şaşkınlıklarına yanıt vermek için “tövbe tövbe” diyerek onların bu yanlış kanılarını temellendirdim. Yani onları yanılttım. Çünkü okumadan evvel bende bilmiyordum hatta kendimde bile biraz şüphe, biraz kaygı ve biraz korku birikmişti tüm bu önyargılar yüzünden.
Şimdi okulu bitireli 8 yıl oluyor. Hala sapasağlam inanıyorum, önceden inandıklarıma…
Evet, Felsefe ile inançlar çoğu zaman inanmanın dogmatik yapısından ve gereğinden ötürü çelişiyor. Felsefe ile uğraşı halinde iken şüphe etmeyeceğin, kurcalayamayacağın, sana anlatıldığı gibi süregelen inançların doğruluğunu sorgulamadan edemeyeceksin. Evet, Felsefe sana sorgulama yetisini alenen öğretecek ve sen de tüm inandıkların üzerine kuşku duymaya başlayacaksın. Evet, bir tane Sokrates görünümlü Hocan elinde bir Kuran-ı Kerim ile gelip, sana sallaya sallaya ders anlatacak. Evet, senin normalinde gusülsüz ve abdestsiz, kulaklarının deliğine bile su sokacak temizlikte olmadan, dokunamayacağın kutsal kitabını eline alacak, içinden örnekler sunarak sana ders gibi okutacak. Evet, şaşıracaksın!. Ayaklarının altından kayan zemine kaymaz tabanlı halı ile engel olamayacaksın. Evet, pek çok arkadaşından “Ateist” tanımını duyacak ve bu gibi insanların yaşadıklarına tanık olacaksın. Çünkü o zamana kadar hiç görmediğin, bilmediğin bir şekilde inanmayan insanlar ile yüz yüze, temas temasa gelerek ata takılan gözlükleri çıkaracaksın. Ve böylece büyüyecek ve böylece senin gibi düşünmeyenler hakkında hoşgörülü olabileceksin. Bunun yanında senin gibi inanan bir aileden gelmiş, inanmış insanları da bulacaksın.
Her ne ise…
Aslında bu büyük önyargıyı alt üst etmek çok zor. Ama ben yıkacağım!
Şimdi sizin bile kafanızda oluşan, oluşmuş olabilen bu önyargıyı ortadan kaldıracağım.
Baba Aristo, Tanrı için kah evren, kah ruh dedi.
Spinoza, kimse, onun ne olduğuna karar verememiş ve Yahudilikten aforoz edilmiş olsa da , o, “Tanrı üstün akıldır, Tanrı her şeydir” dedi.
Descartes, Tanrı için “mükemmel bir varlık” dedi.
Hume, nedensellik ile ömür bitirmiş bir türlü Tanrı’nın ispatını yapamamış olsa da “Tanrı, bizim olmamızın nedenidir” demeyi ne çok istedi.
Kant , “tanımlayamadığım bir güç var!” dedi.
Koca Nietzsche, “Tanrı öldü!” diye sokaklarda bağırsa bile; aslında ölen onun çektiği acılar yüzünden inandığı Tanrı idi. Aslında ölen ve onu “hiç” kuramına götüren, yıkılan hayalleri yüzünden yiten umudu ve inancı idi. Ölen Aşk idi, ölen kalp idi…
Mevlana, zaten tezini Tanrı üzerine tamamladı.
Gördünüz mü?
O şekilde ya da bu şekilde, insan inanmak ister. İnsan, inanmaya hasrettir. İnsan, inanmak yeteneğine vakıftır. İnsan, inandıkça güçlenir. İnsan, inana inana iyileşir. İnsan, inandığına bağlanır. İnsan, inananı sever. İnsan, inananı arar.
Neye inandığın, inandığına nasıl hitap ettiğin, inandığın ile hangi dili konuştuğun mühim değil. İnanarak iyi olduğun, inandığın için mutlu olduğun bir gerçektir.
Şimdi kalbinden aforoz ettiğin ateistleri, senin gibi inanmadığını düşündüklerini, kaideleri yerine getirmediği için öfkelendiklerini affetme zamanı. Kalpteki iman, vücudundaki nikotin oranını ölçen bir cihaz ile ölçülemediğine göre, kimsenin neye, ne şekilde, ne dozda inandığını bilemezsin. Sen sadece kalbindeki imandan sorumlusun.
Felsefe ise, sen istediğin zaman senin için Tanrı’nın en büyük kanıtı, istediğin zaman ise Tanrısızlığın en büyük ispatıdır.
Sevgi ile,
Güz Özlemi
Yaş aldıkça inancım güçleniyor. Daha dün bir arkadaşıma çevreyi gösterip, ne gördüğünü sordum. Sonra gökyüzünü işaret ettim, evreni, Samanyolunu, ışık hızını anlattım. Ve yaratıcı vardır dedim. Kuru inanç dogmadır, akıl sahibi insan zekasını kullanmak zorundadır. İnancın en makbulü budur aslında. İnanmayan başka bir şeye inanıyordur ve bu da sadece ve sadece onu ilgilendirir. Yani özetle aynı düşüncedeyiz sevgili Duygu.
Duygu Can
🙂 Siz de yaş aldıkça güçlenen şey inanmak ihtiyacı galiba. Aslında insan bu ihtiyaç ile doğuyor, tabii olarak inanıyor. Bu ruhsal isteğin de Tanrı tarafından yarattıklarına yerleştirildiğini düşünüyorum. Ne bileyim, insan inanınca biraz daha güzelleşiyor. :)Çok teşekkür ederim.