Dünyanın bir ucunda o olsa, dünyanın diğer ucunda da ben. Birliğimizin gücünün bizi bir şekilde “biz” yapacağına eminim. Bahsettiğim bir aşk değil. Aşk benim için çok dar bir kelime. İçine heyecandan öte bir şey koyamadığım minik bir kutu. İçindeki duygularla kutu dolup taşabilir gibi hissettiren ama içini dolduramayan işte. Zevkli, yaşaması keyifli ama sürmüyor. Sürmediğini hepimiz biliyoruz. Kendimizi kandırarak ısrarla yeniden onun peşine düşüyoruz. Önceki de sürmedi, sonraki de sürmeyecek… Aşkın ölümlülüğüne ikna etmeye çalışmıyorum. Başka değerlerle dolup taşabilecek bir kutunun varlığından söz ediyorum. Birbirini anlamak, dinlemek, sevmek, birbirinden sıkılmak, yorulmak, birbirinde dinlenmek, birbirinden çıkmak olabildiğince, kaçmak ama sonra dönmek. Hepsini içinde var eden olabilmek. Sürüncemede kalmak bazen, kesin diyememek, netleşememek, olmuyor gibi hissettirdiğinde bir şeyler kısa sürede yeniden özlemek o karmaşayı. Garip bir mide bulantısı insanı diri tutan. Hayattayım bak bulanıyor midem demek kendine. Böylesine bir şey işte. Adına ilişki diyeceğin ya da ne dersen onu diyeceğin. Bazı sabahlar seni zevkle uyandırıp bazı sabahları karartmak, insanın dönmesi içine, özüne, kabuğuna, kapağına….
Ne düşünüyorsun?
Düşünceni duymak güzel olurdu. Yorum bırak.