Ey ruh geldiysen al şu gözyaşlarımdan biraz, bak kalbimin üzerine açık büfe kurdum. Biraz acı gelecek yemekler ama sen acıyı seversin. Alsana biraz.
Herşey dahil korkma! Bir zerre bedel almam senden, huzurundan biraz huzur, rahatından biraz rahat, özgürlüğünden biraz özgürlük istemem. Bak herşeyime eklemişim yazın ortasında soğuk ayazı.
Al biraz.
Ya da birkaç taksite böl şu kederi. Ve birkaç ay da ötele, ne olursun. Gecelerimden biraz karanlık, kabuslarımdan biraz canavar, günahlarımdan biraz günah al.
Ey ruh! Geldiysen al şu yer sofrasından 3 siyahı. Acı, karanlık ve korkuyu…. Al birini de vur ötekine. Kırılsın gökyüzünde, parçalansın başka bir gezegende. Bak dizlerimin üzerinde duran dünya nasıl da dönüyor. Bir parmağımı değdir, kalbimi en sevdiğim yerlerde bir nebze gezdir, susamış dudaklarım görmüyor musun? Bir bardak suyu ellerinle bedenime içir….
Ey ruh! Geldiysen şu etrafın tozunu al biraz, nefes bırak azıcık bana, hava bırak, içime dolan mazot gazından bir küple al da dağıt düşmanlarına… Geldi isen, üzerime binen yorgunluğu, halsizliği, hissizliği, hiçsizliği dağıt biraz. Koca bir yün yumağını karıştırmışım çözeyim derken, açık tut kollarını da toparlansın sende hayat!
Ey ruh! Geldiysen, sevdiysen, gördüysen umut getir. Sonsuzluğundan umut getir bana. Sensizliğine umut getir, umutsuzluğa umut getir. Elin boş gelme sakın, yüreğime umut getir.
Şu aciz bedenimize hükmeden karmaşık zihnimize meşaleler getir, mumlar yetersiz, fişekler getir. Söyle bana nasıl mutlu mesut olduğunu, nasıl yerçekimsiz, nasıl bedensiz olduğunu ve bu olmanın nasıl da güzel olduğunu…
Ey ruh! Geldi isen saçlarımdan bir tutam al da gönlüne ser, bak yanaklarımda parmaklarının arasına sıkışan et parçaları erimiş, ellerinle üstünden bir geçiver, geldi isen gözlerimin içine bir gülücük bırak gerçek gerçek ve bir kirpik düşür simama, bir tane kirpiğini bırak bende…
Ey ruh! Geldin mi?
Ne bugünde mi gelmedin? …
Ne düşünüyorsun?
Düşünceni duymak güzel olurdu. Yorum bırak.