Yeni yıla girdik, bir umut bin umut… Sonra bir baktık ki Ocak ayını yarılamışız ama hiçbir olumlu değişken olmamış!…Aksine, sürü ile olumsuz, enerjisiz bakış sarmış etrafımızı. Güneş, kendini bizden gizlemek için köşe bucak kaçmış. Önüne sisten perdeler sermiş. Biz ona “yok olanı var et” dedik, o “var olanı yok et” dedik anlamış!…
Başında, ismi “Devlet” diye telaffuz edilen şey, kendini mahkemeye vermiş. Hak edilmeyen kazançlarla millet, kutulara evler arabalar sığdırmış. Allah, kitap, hak, adalet, iyilik, sevap, hakkaniyet gibi sözcüklerin içi boşaltılıp, kaz tüyleri ile doldurulmuş. Ağaçların büyük boylu sünneti azalmadığı gibi çoğalmaya da yüz tutmuş. Çıkarlarını seven, yersiz övgü ile beslenen koca adamlar, küçük mutlulukların üzerini, asistanları aracılığı ile bir daha okunmayacak şekilde çizdirmiş.
Anlamlı gözlere, manasız bakışlar sinmiş. Kopyalanmış sözcükler uluorta her notaya yapışmış. Mavi kalemin içinden kırmızı mürekkep akıp, yazdıklarına kırmızı noktalı lekeler bırakmış. Hile ile ve cebren birinin cebine, dolardan elbiseler giydirilmiş barbi bebekler konmuş.
Ve aslında beni en çokta üzen, yılın adı değişti diye değişeceğini sandığım sevimsiz gülüşleri içeren simaların, havanın da etkisiyle buz kesmeye devam ettiği!…
Neyse ki kendim için yine bir ünite ders işledim ve öğrendim. Olmuyormuş öyle umud ederek, hayal ederek gerçeklere hükmetmek. Zavallı bir yılın adının değişmesi ile senin komple hayatının değişmesi arasında kurduğun bağlantı, senin düşünce suçluluğundanmış. Hadi at şu selim düşüncelerini mahpusa, koy zindanlara da habisleri çıkar yeniden şimdi.
Profesyonel yaşantılar, senin amatör duygularının ırzına geçiyor bak. Yıl değişmiş meğişmiş dinlemiyorlar. Taa ilk başından senin için oynadıkları oyunları ipe diziyorlar. Güneşi senin içine indirsem de birileri at arabasına tezek kokulu karanlıkları doldurmuş geliyor.
O zaman taktik değiştiriyoruz. Enerji üstadları alınmasın, evrene gönderdiğimiz olumlu mesajlar, iyi düşünce bulutları felan toz oldu gitti. Şimdi Evrene, pis mesajlar yolluyoruz, küfürler, sövmeler, günahlar, yasaklar, isyanlar gibi tonla pisliği evrenin içine sunuyoruz. Mademki bu yıl bizde değişen hiçbir olumlu duyguya rastlayamıyoruz o zaman artık polyannayı arkasından su dökmeyerek savuşturuyoruz.
Anlıyoruz ki böyle iyilikle, güzellikle, teslimiyetle sana gelen bir ışık yok. Işığın üzerine gidip, bildiğimiz türlü pis el hareketlerini çekiyoruz. Çirkin bir surat bulup yüzümüze yerleştiriyoruz. Bakalım o habire iyi enerjiler alıpta bize iade etmeyen ‘Evren’ bey, şahsına sunduğumuz çirkinlikleri görünce bize ne verecek? !!!
Ne düşünüyorsun?
Düşünceni duymak güzel olurdu. Yorum bırak.