Ne saçma !
Genişçe sevilme isteği!
Yani herkes tarafından, yanaklarındaki et parçalarının bir sürü kişinin orta parmağı ve işaret parmağı arasında saniyelerce kalmasının istenmesi. Geniş geniş sevilebilmek için bir sürü empati işkencesi ve tonla sahte ‘yerine koyma’ gösterişleri!…
Ne saçma !
Geniş ekranda kendine sunulan sevgilerin izlenme isteği. Hiçbirine herhangi bir sorgulama yaşatmadan, gözlerinin yalnızca niceliği görme isteği!… Ne saçma ve ne de garip! Oysa bir çok insan bi ‘anne’si tarafından özlüce sevilmiş ve ölüp gitmiş. O kişi hayatı boyunca başka bir sevgi açlığı yaşamamış, bir tanecik sevgi birikintisinde hayattaki tüm yarışları kazanmış. Bi sordum kendime, bir tek anneciğinin sevgisi ile ömrünün sonuna dek ilerlersem ne olurdu diye. Salak salak bakındım kendime. Daha fazla olsa, daha çok kişiden sevildiğimi duysam da zar zor adım attığım şu yolda, hayata motive olsam diye geçirdim içimden. Ne saçma!
Kafamızın içine iliştirilen minik notlar silsilesi işte bizi böyle sevgi açlığına sürüklüyor. Ne yapacaksın diyorum onlarca yüzeysel sevgiyi. Ne yapacaksın herkese edilen süslü sözcükleri?!…
Oysa sevginin gerçeği derinde duran inci kadar güzel ki! Derinden sevildiğinde duyacağın doymuş mutluluk ile başka hiçbirini aramayacaksın ki!…
Ne saçma ! dedim ve kendimi genişçe sevilme isteğinden soyutladım. Beni Derince sevsin birkaç kişi diye dua ettim. Günlerden hayırlı bir gün de değil ama bir fakir duası gibi çalar Tanrı’nın kapısını dilerim!…
Anonim
Hiç bu açıdan bakmamıştım olaya, ille de sevgi diyoruz da yüzeyselden uzaklığın, derinsele yakınlığın nasıl değerli olduğunu şimdi anladım. Yüreğinize sağlık, inşallah hepimizin duaları en kimsesizimizin duası kadar çabuk ulaşabilsin. Sevgiler derinden
Duygu Can
Ne kadar güzel farkındalığımız. Dilerim hepimiz hep bu sevgilere rastlarız. Çok teşekkür ederim yorumunuz için. Sevgilerimle,
renovatio
ah şu insani açlıklarımız…
sadece sevgi değil matmazel!
her duygu yetersizdir insan için…
Masada hepsinden olsun isteriz. Ama alıştığımız bir yemeği ve en sevdiğimiz yemeğin artık masada olmadığını görürüz!
Aşçı çıkıp der ki “artık bu yemek yok”…
Duygu Can
Evet maalesef her duygunun yetersiz kaldığı zamanlardan geçiyoruz. Çok teşekkür ederim değerli yorumunuza… 🙂