Önce acı bir hikaye sonra baş edebileceğini zannederken yenilme, sonra ağır bir depresyon ve sonra da hayatından vazgeçme fikrinin ruhuna aniden yerleşimi!…
Psikolojik bunalım ve buhranlar, depresyon ile vücut bulup, ilerleyerek yaşadığın çevrenin anlamsızlığı düşüncesi ile şekilleniyordu. Böyleydi, böyle bilip, böyle zannediyorduk. Sonra içindeki neşeyi gözlerinin içine her baktığı kişi ile paylaşan, her tanıdığı kişide kuşkusuzca bir etki yaratan bir insan, bu kadar güzelleştirdiği bir dünyadan vazgeçiyor ve yaşamına son veriyor. ! Peki bu insanda bir depresyon var mıydı? YOKTU! Depresyonun önemli belirtilerinden bir tanesi bile var mıydı? YOKTU! O zaman insanın ciddi psikolojik rahatsızlığının olduğunu fark etmek için depresyon denilen iç sıkıntısına ihtiyaç kaldı mı? Kalmadı! O zaman bazı zamanlarda beklenilen depresyon gelmese de ‘hayatı beklemeye alma’ modu insana yerleşiyor. Hatta öyle dangalak tepkiler ve uyarılar ile intihar fikri eyleme dönüşüyor ki, bir gün evvel sevdiklerinle koyu koyu sohbetlerde iken, bir gün sonra yaşamının son gününü belirliyorsun. Hatta bunu belirlemeden dakikalar önce bile hayattan ısrarla zevk almayı sürdürüyorsun.
Bu kadar yeter!
Bunca delil var iken halen birileri doktora gidiyor ve bu tıbbi teşhis konuluyor. Toplayın kendinizi, tedavinizi bizzat yapabileceğiniz bir duruma ilaçlarla müdahele edip, uyuşmuş zihniniz ile ziftbakışı bakmayın hayata!
Depresyon, uydurulmuş huysuzluk, uydurulmuş halsizlik, uydurulmuş bıkkınlık, uydurulmuş ruhsuzluk halinden başka bir şey değildir! Sen, ruhsuzluğuna bir antidepresan ile müdahele edebilir misin? Bedeninin içine dolmayan ‘ruhsuz’ bir döneminin, her hangi bir yatıştırıcı ilaç ile içine konmasını bekleyebilir misin?
Hayır!
Şimdi bu yazıyı bırak, şu yazıya geç, tam zamanı!
http://www.duygucan.com/?p=1365
Uyanmak gibi!…
renovatio
bazen o duvarlar,
hep varlar…
http://www.youtube.com/watch?v=70bsSQ0FiOo
Duygu Can
Var diyorsun yani? Video gibi, yok, ben iyiyim diyen bir kızım sanki!… 🙂 Çok teşekkür ederim…