El çizgilerim… Avucuma çizilmiş bu çizgiler taa bebeliğimden geliyor ve değişmiyor inanışıma öyle sadık kalmışım ki, hiç açıp da ellerimin içine bakmamışım. Sağ elimin solundan başlayıp hafif bir kıvrım ile sağ işaret parmağıma uzanan çizginin resmen dalları artmış. Allah Allah diyorum baktıkça avucuma. En son bu tepkiyi klonlanan kuzu Dolly, dört yaşına bastığında vermiştim. Allah Allaaaah!
Şu anda bile parmaklarımı semaya kaldırıp, ara ara bakıyorum dallanan çizgilerime. Nasıl olur da avucumdaki çizgilerin sayısı artar ve nasıl olur da ben bu çizgilerin ebedi olarak aynı kalacağını düşünüp, bundan evvel onları hiiç kontrol etmem?!
Al işte!
Bir sürü sıkıntı, sorun, stres,muhakeme yeteneğinin kaybı üzerine beynimde oluşmuş hezimete bir tazesi daha eklendi!
Düşün dur şimdi! Bu çizgileri avucumun içinde dallanıp, budaklandıran zatı muhterem insan ya da olay kimdi? Hayretler içerisinde bir geriye bakma ihtiyacı hissediyorum. Bakıyorum, bir iki ay geriye öteliyorum zihnimi ama o hemen çıkıp geliyor ve “orada bir şey yok, daha da geriye” diyor suratıma hınzırca bakarak. İyi diyorum ve biraz daha geriye itiyorum, düşüncelerimi. Bir çok günüm aynı geçiyor gibi gözüküyor ama onlarda ufak hissiyat farklılıkları buluyorum. Bazı günlerin renkleri kahverengi, bazısının uçuk pembe, bazısının kan kırmızı ve bazısının da simsiyah olduğunu görüyorum. Bu renk farklılıkları muhtemelen o günlerde yaşadığım duyguların çeşitliliği ve cinsi nedeniyle kaynaklanmıştır diyorum.
Biraz daha derinleştikçe, bazı günlerin rengini koyuluğundan seçemiyorum bile. Bir çizik beliriyor, koyu rengin içinde. Avucumun içindeki çizikle nasıl da eşleşiyor. Çizgilerimin dallarının nedeni, günleri geçmişe sardıkça çözülüyor. Yaşadığım anksiyetesi bol günler yüzünden avuç içlerimdeki çizgilerin sayısı ve ruhumun fazladan yaş alışı artıyor.
Tüh! diyeceğim ama artık geç!
Ota, boka, çöpe, değersiz bir sürü aidiyete, vurunca duymayan şahsı bozuk zihniyetlere verdiğim çaba, emek ve zamanın avuçlarımın içinde barizce çimlenen çizgiler ile bende somut bir kalıntı bıraktığını anlıyorum. Ne yazık ki, dağıtmışım dağıtmışım ama hiç toplayamamışım!…
Şimdi ben, boynuma astığım sihirli silgim ile, bu çizgileri siliyorum ve kendime zamanımın, emeğimin, sevgimin, değerimin, sözcüklerimin, on parmağımdan sadece birinin bile maksimum öneme haiz olduğunu hatırlatıyorum.
Lütfen siz de kendinize!
Ne düşünüyorsun?
Düşünceni duymak güzel olurdu. Yorum bırak.