Sonra dedim ki,
Belki de bize yazdırıyor Tanrı kaderimizi!…
Bilmiyorum!
Bildiklerim var ama!
Öğrendiğimiz, yaşadığımız, sorduğumuz, sormadığımız, açık bıraktığımız kapılar var. Çok güvenerek seçtiğimiz ama iki günde tüylenen giysilerimiz var! Seçtiğimiz insanlar, kişiler, mekanlar, durumlar gibi…
Şu melanet hırkayı ellerimizle giydik belki de üstümüze. Çizgileri biz kalınlaştırdık ve bazıları ile aramıza biz çektik setleri. Kahvemizi istediğimiz için köpürttük, kimisinin burnunu boşuna sürttük. Kim bilir kaç parça sırat geçtik ömrümüzde, kaç tane barikat atladık gereksizce. Boşu boşuna yazdığımız küfürlü şarkıların sözlerini bilinçaltımızdan çalıp kendimize hediye ettik. Belki kaderimizi biz yazdık ve gözyaşlarımızın akacağını bile bile soğanın kokusundan burnumuza çiçek yaptık.
Bilmiyorum!
Kaç toner boşalttı kalbimiz aynı rengini koruyabilmek için? Hangi rüzgarın altında etekleri uçuştu umudumuzun? Kaç şişeden sonra istediğimiz midye açmış kollarını incisini fırlattı bize? Hediye gibi de değil üstelik başımıza çala çala kaç kişi hayrımıza bir şey yaptı? Kaç kişi bizim, ‘olsun ya onun için yaparım’ diye üstlendiklerimizden sonra teşekkür edebildi? Ve kaç kez bu iş bizim görevimiz olmaktan çıkabildi? Solumuzdaki melek kaç kere sağa zıplayıp, iyi şeyler yazan kalemi kırdı ve kaç sevabımız buhar olup uçtu gitti?
Bilmiyorum! Ama bildiğim bir şey var!
Belki de bize yazdırıyor Tanrı kaderimizi!…
Seçtiğimiz işler, seçtiğimiz insanlar, seçtiğimiz durumlar, seçtiğimiz ortamlar ve verdiğimiz tavizlerle kara kalemimizi alnımıza çevirtip biz yazıyoruz kaderimizi belki de!
Vazgeçemediğimiz şey, düzenli çektiğimiz çileler belki de! Sadece mekanımız belli ve adımlarımız nefes sayımız gibi sayılı! Her gün aynı, her gün tek düze ve saydım her gün sadece 2746 kez adımlarımız boşluğa atılı!…
renovatio
“Beş yüz yetmiş altı fayanslı koridoru,
yürü yürü zaman geçmezdi
tavanda otuz dokuz demirli lamba
kırk sekiz fayanslı lavabo…”
bir şiirimde böyle yazmıştım. Adana Balcalı’da kalmıştım 2 hafta kadar. 1074 fayans Nöroloji bölümünde fayans vardı ayrıca onu da saymıştım 🙂 İnsan hayatının tekdüzeleştiği yerler hastahane ve hapishanaler. Ama asıl daha vahim olanı ise, “özgür-sağlıklı” yaşamın tekdüzeleşmesi…Çok güzel betimlemelerin vardı, şiir okur gibi okudum. Eline sağlık.
Duygu Can
🙂 Çok teşekkür ederim. Artık özgür ve sağlıklı hayatın da söz konusu. Bazen de bu çok ağır hissediliyor. 🙁 Yorumun ve beğenin için çok teşekkür ederim.