!Empatik deneme!
Gittiğim resmi ya da gayri resmi her yerde bilgilerimi, varlığımı, ‘doğru’ kişi olduğumu teyit etmek için bu soruyu sordular!… “Baba adınız lütfen?”
Her sorduklarında da cevabı verirken hissettiğim acıya engel olamadım! Bağışıktım ölüme oysa… Ama her cevabımda aynı sızı aktı yüreğime…
Ben henüz 2 yaşında iken babam vefat etti. Çok büyüdüm şimdi, küçücükten beri içinde bulunduğum insan topluluğu bu yokluğumla çok ilgilenmediler bilakis sürekli vurgu yaparak ve hatta gereksiz özel hayat soruları ile bana ‘yok’ dedirterek canımı acıttılar! Kimsenin esas gayesi beni üzmek değildi biliyorum ama gerçekten çok üzdüler!…
Annemin ilmek ilmek, adım adım beni alıştırmaya çalıştığı babamın yokluğuna, yaşadığım çevre bir çırpıda sokuverdi… Okullar, hastaneler, devlet daireleri, sosyal ortamda karşılaştığım niceleri ve en dipte ise okul öncesi eğitimdeki acımasız aile tanımlamaları!…
Aile, puzzle gibidir. Parçalardan biri eksik olursa asla tamamlanmış olmaz!
Baba, ağaçtır, devdir, devasadır, yürektir, candır, bilmem daha ne ulu sıfatlar!…
Muhakkak öyledir, bu duyguyu yaşayanlar için, babasını hep yanında bulabilenler ve kendi hayatlarının gidişatını babası sayesinde hep doğruya yönlendirebilenler için elbetteki böyledir. Peki ya babası var olup da, nererdeyse her gördüğüne “size baba diyebilir miyim?” diyecek kadar kendi babasından yoksun büyüyenler? Peki ya, annesi, babası ayrılmış olanlar, önceleri haftasonunda buluşmalar ama sonra sonra ayda bire, iki ayda bire düşmeler!… Ve nihayet yüzüne hasret kalmalar! Ya, bir puzzle gibi güçlü sımsıkı bir arada durup da hergün baba cinnetine maruz kalanlar ve bu sebeple psikolojisi helak olmuş bir annenin şefkatinden eser kalmalar!…
Ve son olarak ya babası hiç hayatta olamayanlar, ya yeni kaybedilmiş babalar için tutulan yaslar…
Elime aldığım çoğu çocuk kitabı önce ailenin önemini, ailenin içindeki kenarları kalın çerçeveli roller ile çizilmiş aile fertlerini anlattılar. Çoğu çizgi film tam ve kusursuz büyüyen bir çocuğun gelişimine tanık etti beni! Tanıdığım çoğu öğretmen “babanız yarın okula gelsin!” dedi. Hepsi çok acıttı ve günümüzde tek ebeveyn ile büyüyen çocuk sayısındaki patlama sebebi ile anlatmak istedim. Verdiğiniz hüznün önemini bilmenizi istedim. Karşılaştığınız bir çocuğa “senin annen nerde çalışıyor? baban ne iş yapıyor? Hangisi senin baban? vb..” gibi sorularınızı, onu yeterince tanımadan sormamanız gerektiğini söylemek için geldim. Birilerini tanıma isteğinizle, ona vereceğiniz zararı tahmin edemezsiniz!
İnsan, yoklukları ile de mutlu olabilmeyi hak eder ve gerçekten mutlu olabilir! Ve insan onca varlık içinde kendini çok mutsuz hissedebilir. Ailenin önemi şüphesiz ancak kesin koşul değildir! Bir çocuk için anne de baba da gelişimi içinde büyük yer tutar ancak bazı yokluklarda çocuk onların yerine başka bir şeyi de ikame edebilir, aynı mutluluğu onda da bulabilir. Bir oyuncak bebek ile 10 yıl geçiren ve bir oyuncağa bu denli kuvvetli bağlanabilen bir çocuk, kendini mutlu edecek her şeye aynı şekilde kanalize olabilir. İnsanların varlıklarını sorgulamayın! Her kişiyi özelinde, tekinde düşünün! Acımasız sorgular ve yargılar ile insanların hayatlarında iz bırakmayın!
Bakın gökyüzüne, kuşlar uçuyor!…
Eylül,2015
Duygu CAN
“Bir güzel evladı Dünya’ya hazırlarken!…”
renovatio
Aslında daha kötü ve acısı, gerçekten olmayan ile olup da varlığı yokluğu belirsiz olan arasındaki acıdır. Koordinatların tam olarak belirlenmesi için, nokta atışıdır bu sorgulamalar. Anne kızlık soy adı mesela…
Her neyse,
https://www.facebook.com/izinsizgosteri/videos/2936535574176/
Duygu Can
Koordinatların belirsizliği… 🙂 Çok teşekkür ederim, bu filmin en acı dolu sahnesi, bir daha izledim… 😉
renovatio
ben aslında…
aslında bir gün, öz babası tarafından tacize uğramış bir kızı sevmiştim. Ben aslında, aslında çok kötü hikayeleri bünyemde barındırıyorum. Şükretmek istemiyorum kesinlikle, savaşmaktan yanayım… O açıdan! Koordinatlar, evet belirsiz.
O kız mı, evet evlendi. mutlu. huzurluyum.
https://www.youtube.com/watch?v=2aANKO8GXZM
Duygu Can
Acısı demli hikayelerle dolu hayat! İyi ki hatırlatıyorsun, şükretmem için değil, farkında varmam için!… çok teşekkürler,
asude
O kadar seviyorum ki seni de, yazdıklarını da. Neden mesela Meneviş değil de Öykü dediğim, bunu ağlayarak sorduğum o kadar çok oldu ki … Ama şimdi kendimce cevabı biliyorum, çünkü onun annesi sensin, iyi ki sensin.
Duygu Can
Canımm, yüreğim hazır zaten de sızlamaya, bu sözcüklerinl yine sızladı. 🙁 Mutlaka bir yokluk, başka birşeyi geliştirecek buna eminim. Sizi öpüyorum sevgi ile, ben de çok seviyorum. Menevişimi de öperim çok:)
asude
canım Duygu, yazıp gönderdikten sonra düşündüm de aslında çok yanlış anlaşılabilecek bir cümleydi, pişman olmuştum yazdığıma. demek istediğim Öykü annesi sen olduğun için çok talihli, ne mutlu ona. Evet Diren’in yeri kimse tarafından doldurulamaz ama sen mükemmel bir eş, insan, mükemmel bir annesin. Bir insanın sahip olabileceği en iyi annesin. İçin sızlamasın ne olur, niyetim hiç bu değildi… Ben de ikinizi de öpüyor, yazdıklarını hayranlıkla takip ediyorum. Allah’a emanet olun.
Duygu Can
Ben seni anlıyorum canımm, hiç merak etme. 🙂 öpüyorum.