Ateşi içinde de yaksam ısınamazsın!
Soğuksun yani ellerin gibi. Gözlerinden çıkan mana gibi, kalbinden yayılan ısı gibi soğuksun. Üstelik üzerin ebediyyen açık, ısınmak için örtünmek gerekir bilmez misin?
Soğuksun işte, yeni doğan bir bebek sıcağından uzak, sanki ölüme yakın bir soğuk, sanki buz kesti parmakların bir bebek karyolasından sarkmışken, ayakların dipfiriz himayesinde kaldı sanki, sen evsiz, yurtsuz kalmışsın da bunda benim de suçum varmış gibi soğuksun.
Beni de soğutmak için yapıştırdın yüreğini böğrüme. Boynumda ısı ölçecek bir sıcaklık yok, alnımda artıya yönelmiş bir ısı yok. Kaloriferin borusundan geçen sıcak su gibi bile olamadın sen, buz gibi kaldın. Şimdi benden ateş istiyorsan şunu bil; ben ateşi senin içine de yaksam ısınamazsın!
Bakma öyle donuksun. Ne istediğini, ne kadar istediğini ve neyi sevdiğini anlatabilecek her hangi bir emaren yok, sende benden artmış bir ekmek kırığı yok, kalbimizin yakın durmasını dileyip, kendini aşı kıvamında soğutmak istiyorsun. İçindeki mikroplar ölmesin diye, sıcak bir temasdan korkuyorsun ama yanılıyorsun. Ölmesin istediğin mikroplar seni öldürüyor bilmiyorsun. O yüzden kusura bakma istediğin ateş bende yok! Olsa da zaten ben ateşi senin içine de yaksam ısınamazsın!
Şiir gibi oluyor yazdıklarım biliyorum, korkmuyorum dizelerden, sözcükleri nereye gitmek istiyorsa gönderiyorum. Aza değil kanaatim bugün, hangi laf ağzımda ise kağıda yazıyorum. Senin ısınman için kendimi sarf etmekten sıkıldım, kendimi soğutmaya da hiç niyetim yok. Burada bu sözcükler ile nihayetleniyoruz. Anlaşılan aynı yöne bakamayan gözlerimiz için bir çare yok. Ama ben son kez ateşimi senin için yakıyorum hem de tam da içinde yakıyorum. Biliyorum ki ben ateşi içine de yaksam sen ısınamazsın!
Ne düşünüyorsun?
Düşünceni duymak güzel olurdu. Yorum bırak.