İkarus’u bilir misin?
Özgürlüğe kanat çırpan çocuk!
Ya da Güneş’e ulaşmak isteyen, hürriyetin tadına bakmayı dileyen çocuk!
Gençti daha ama özgürlük ihtiyacı kanının deli akmasından değil, “insan” olmasındandı.
İkarus miti anlatılırken sonunda bir ders vermek ister, tüm mitler gibi. Ben kısaca söyleyeyim ama sen bununla yetinme araştır, tarihine bir bak.
İkarus’un mimar babası ile beraber aldıkları cezadan ötürü bir kulenin yüksek katında hapistirler. Baba Daidalus, oğlunun özgürlüğüne kavuşmasını, canını kurtarmasını istediği için, oğluna balmumumdan bir kanat üretimine girişir. Kanatlar bittiğinde İkarus’a dönüp; “Oğlum, bu kanatları takacaksın ve şuradan uçmaya başlayacaksın. Çok dikkatli ol, ne yerden ne de gökten uçacaksın. Tam kararında olacaksın. Denize çok yakın gidersen kanatlar buğulanır erir, Güneş’e yakın gidersen de sıcak kanatlarını eritir ve düşersin. İkarus hepsini itina ile dinlemiş ve uçmaya başlamıştır. O an, ışığa duyduğu hasret ve Güneş’in cezbedici güzelliği, kafasındaki notların hepsini silmiş ve kanatlarını daha hızlı çırparak yükselmeye başlamıştır. Yükseldikçe içinde bulduğu haz artmakta, hürriyet kendisine göz kırpmakta ama kanatları da hızla erimektedir. Ve nihayetinde balmumu kanatlar su olmuş, buhar olmuş, İkarus da denize çakılmış ve ölmüştür.
Şimdi bu miti bin kişi yorumlamış, bir sürü ders çıkarmıştır. Ancak ben kapsamlıca düşündükte kendime farklı farklı notlar aldım. Buyrunuz aşağıdadır;
Yaşam, hem seçimler hem bir bedeller Dünya’sıdır! Yapmak istediklerin ve yapmayı seçtiklerin ile yaptıklarının sonucunda ulaşacağın çıkmazları hep kendin seçersin.
Özgür mü olmak istedin?
Olursun!
Uçmak mı istedin?
Uçarsın!
Daha ulu bir iyilik için birazcık kötülüğü görmezden gelirsin…
Bir kere ve bir anlık düşündüğün her şeyi, kendi seçimin ile yapar ve hepsinin sonucunu çaktırmadan gözlersin. Bedel zamanı geldiğinde de nakden ödersin! Bedel, sana taksit yapmaz; hayal kurma! Alacağı zaman gelir ve alır!
İkarus, bir kere hürriyeti sevdi ve seçti; kanatlarını eriten Güneş de olsa ona ulaşmak arzusu ile, yaşadığı kısacık zamanı ‘doyum’a doyurdu!
Peki, İkarus’un babası bunları bilmiyor muydu? “Ne yüksekten uç ne de alçaktan…” derken oğlunun “denge” kavramını tam anlamıyla içselleştirmediğini bilmiyor muydu? Ya da daha önce kendisi balmumu bir kanat ile Güneş’e ulaşmaya çalışmamış mıydı? Neden taktı bile-isteye bu kanatları oğlunun sırtına?
Ben söyleyeyim;
Biliyordu! Bunların hepsini biliyordu. İkarus’un özgür olma aşkını biliyordu, hayatında bir kere “özgür” olabilmesi ve bu hazzı ölmeden yaşaması için balmumu kanatları oğluna hediye etti. !
Ve son olarak; Hayat, sizi hep bir “denge”de tutmak ister. Ne çok yükseleceksin, ne çok alçalacaksın. Dengede olduğun sürece uzunca yaşayacaksın. Peki, hiç özgürlüğün tadına bakamayacak mısın? Hayır! Kararında kaldığın sürece, herkes seni kararında sevecek. Ne deli gibi sevilecek ne de deli gibi sevebileceksin!
Ne düşünüyorsun?
Düşünceni duymak güzel olurdu. Yorum bırak.