Aslında sen sadece bir oyuncak olabilir misin?
Yani o çoluğuna, çocuğuna aldığın oyuncaklardan çokta büyük bir farkın olmayabilir mi?
Platon’un dediği gibi “Tanrıların, insanları kendilerine oyuncak diye yarattıkları” doğru olabilir mi? Onun zamanında insanlar anlamlandıramadığı ve kendisine göre gayet büyük, ulvi, önemli işlere haiz her bir objeyi Tanrı diye nitelendirdiler. Güneşe, Aya, yıldıza, heykele, taşa, toprağa Tanrı dediler. Onca önemli işe sahip Tanrılarının arasında bir de kendilerine baktılar. Biz olsak olsak bunların oyuncağı olabiliriz dediler. Haklılar mıydı?
Şimdi bu zamana gelince şükür ki, Tanrı enflasyonunu aştık. Ancak sana, bana, bize, ona, buna bakıyorum da; birimiz bir gün kahkahalarla gülüyor, birimiz çırpına çırpına ağlıyor, birimiz dişlerini sıkmaktan kangiren yapmış, birimiz kalkmış oynuyor, birimiz her sözü süzüyor, birimiz ölümüne iştahlı, birimiz hayata duyarlı… Hepimizin zaman zaman hayata bambaşka tepkiler verdiğini görüyorum.
Hiçbirimiz bir değil ama hepimiz aynıyız!
Aynı kutunun içine konmuş oyuncaklarız ama hepimiz farklı tepkiler ile birbirimizden ayrılıyoruz. Biz Tanrı’nın oyuncaklarıyız. Bir düğmeye basıyor ağlıyoruz, bir düğme ile hayata bağlanıyoruz. Bu oyunun adına da Kader diyoruz. Pilimiz bitene kadar yaşıyoruz, sonrası ise toprak işte…
Bu kadar basit!
Mi?
Bu kadar basit mi?
Şşşş!
Topla kendini!
Ben sana filozofların ne kadar farklı, özgün ve özgür düşünebildiklerini söylemek istiyorum. “Yaşamın ilk/öz maddesi nedir?” diye soru soran bir adamın söylediğini hemen alıp kendi hayatına öğreti mi yapacaksın? Bak oralardan çok sular geçti. O filozofun üstüne kaç filozof geldi/geçti…
Tabii ki sen bir oyuncak değilsin, tabii ki Tanrı seni sadece kendi oyununu oynamak için kullanmıyor. Burada olmanın büyük “neden”i mutlaka var, senin şu an çektiklerinin, bildiklerinin, gördüklerinin, ihanetlerinin, sevdiklerinin ve gönlünden sildiklerinin hep bir nedeni var! Tanrı, seni her daim iyi bir çocuk yapmak için uğraşıyor. Onun bu uğraşını “benimle oyun oynuyor” gibi algılama. Sen, sadece kendi varlığın ile bile bir “neden” sin. Bağlantılarını koparma.
Haydi, kalk ayağa, yapacak çok iş var daha!
Bakılacak çok göz, duyulacak çok söz, sevilecek çok yürek…
Haydi, kalk, saçma bir oyuncak değilsin korkma!
Ne düşünüyorsun?
Düşünceni duymak güzel olurdu. Yorum bırak.