Yokuş yukarı seyahat et!
Hep yokuş yukarı seyahat et!
Kabul etmiyorum, düz yolda yürümeni ve kendini mutlu hissetmeni kabul etmiyorum. Mutluluğu bu kadar yüzeysel, sığ ve dümdüz giderken elde edebileceğini düşünmem beni gerçekten üzüyor. Sen hangi düz yolda yorulacaksın? Hangi düz yolu bitirdikten sonra vücudundan çıkan buharın, kalbine mutluluk ile yağmasını bekleyeceksin? Hiçbir düz yol sana bu hazzı yaşatamayacak. Dolayısı ile yolun sonunda seni bulan gölgeli mutluluk da aslında düpedüz bir yalan!
Yorulmadan, tırmanmadan, kasılmadan kaydedebileceğin bir aşama yok! Düz yolları bitirip kendine “Yaşa dedi Tanrı yaşadım, Öl dedi Azrail öldüm!” diyerek bu Dünya görevini bitireceğini sanıyorsan yanılıyorsun. Bu kadar düz bir yolda gidip, benim de misyonum buymuş havalarına giriyorsan yanılıyorsun. Hayatta yaşayabileceğin her duyguda olduğu gibi başarının da, mutluluğun da her zaman bir adım üstü mevcut. Kalbine zerkettiğin minik mesut balonlar ile uçamazsın!
Bu, sevgide de böyle! Kolay adamları/kadınları sakın sevme! Sevdiğine değsin azıcık. Önüne “al bunu sev“ diye konan insanları itina ile geçip, arkasında neler olduğuna bir bak bakalım! Öyle birini sevmelisin ki, onun hayatından gitme fikri ile bile baş edememelisin. Aşık olmak demiyorum, karıştırma! Ben sana sev diyorum! Geçici, kısa, zamansız, yersiz, azgın duygular ile kalbini doldurma. Sindire sindire sevmeni istiyorum. Önce bir gülüş, sonra bir tane bakış, sonra bir tane yüreğe dokunmuş sözcük, sonra bir tane daha ve sonra işte başladın sevme eylemine…
Tek tek, tane tane emin adımlar ile yürüsün kalbine o sevdiğin insan. Birden içselleştirip, aşık oldum diye kendine eziyet etme. Yavaş yavaş, sakince sev öncelikle. Zaman dar diyeceksin biliyorum, ne zaman yitip gideceğiz kim bilir, ama sen yitip gitmeden gitmesin yüreğinden sevgin. “Aşık ol” diye salık verirsem sana, ömründen evvel bitecek bir şeyi taahhüt etmiş ve seni kendime inandırmış olurum. Bunu sana yapamam! Sana “aşık ol” diyemem!
Yani bu senaryoyu al hayatının her parçasına yerleştir. Senin manevi alemin için ve bizzat maddi alemin için diyorum ki; yokuş çıkmamışsan yürümüş değilsin! Önünde duran yol seni hiç terletmeden, incitmeden, üzerine karıncalar ile hücum etmeden, vücudundan garip kokuları atmosfere salmana neden olmadan, böyle dümdüz gidiyorsa bil ki o yol seni hiçbir yere götürmüyor.
Zaten biliyorsun ama bunu bir de benden duymanı istiyorum ; ne kadar acı o kadar olgunluk, ne kadar kavis o kadar keskin görme yetisi, ne kadar badire o kadar dirlik, ne kadar kurşun o kadar çiçek, ne kadar ter o kadar kazanç.
Üstelik bu sevgide de böyle!
Ne kadar imkansız seversen o kadar mutluluk!
Ne düşünüyorsun?
Düşünceni duymak güzel olurdu. Yorum bırak.