Merhaba ! Ben Lou Salome. Belki biliyorsunuz belki de ilk kez bilişiyor olacağız. Ama şunu ilk başta söyleyeyim benden etkilenmeniz büyük ihtimalle olasıdır. Sizin kitaplarını okuduğunuz, öğretileri ile içselleştiğiniz, şiirlerinde aşkı öğrendiğiniz pek çok büyük düşünür adama “ilham”’lık görevini üstlendim. Tarihin en çarpıcı adamlarının kalemlerinin mutlaka bir döneminde beni bulabilirsiniz. Nietzsche, Freud, Rilke…
Evet Ben Lou Salome. Tarihinde bir kadın filozof arayanlar hala beni tanımamış ise şu an yüzleştik. Bundan sonra benim bir sürü fikrim ile büyüyen filozoflardan, daha filozof olduğumu öğreneceksiniz. Etkim kendimden yıllar sonra da sürecektir.
Bugün daha çok sevgili dostum Nietzsche ile olan ilişkimden söz etmeye ve onu anlatmaya geldim. Biliyorsunuz Nietzsche’nin “Böyle buyurdu zerdüst” isimli başyapıt eserinin ortaya çıkma vesilesi benim. Bak, şimdi yine bencil olduğumdan, kendimi beğenmiş olduğumdan, ukala olduğumdan falan söz edecekler. Arkadaşlar, açın bakın tarihe. Adam kendi ağzı ile söyledi. “Zerdüşt’ün olgunlaşması Lou sayesindedir.” F. Nietzsche.
Onu yakın olan dostum Paul Ree sayesinde tanıdım. Ona, üç düşün arkadaşı ile aynı evde yaşayabileceğimi, bunu rüyamda gördüğümü söyledim. Ree bu fikre hiç sıcak bakmadı çünkü bana çok fena aşık olmuştu. Onu kandırdım, daha mutlu olacağımızı söyledim. Yeri gelmişken söyleyeyim, ben aşka, evliliğe inanmam. Cinselliğe hiç inanmam. Benim derdim kendi hayatımı yaşamak, bilgelik ile yaşamak, düşünür dostlarımla düşünüp yeni fikirler bulmaktır. Her hangi bir aşka yanıt veremem. Birini ömür boyu bir evlilik içinde sevmeye devam edemem. Evli de olsam kimse ile cinsellik yaşayamam. Cinsellik var ise sevgi erken göçer. Zaten arkadaşlık sevgiye de dönüşmemelidir. Sevgi en nihayetinde aşka, oradan da cinselliğe dönüşecektir. Ancak bedensel hazdan ruhsal sempatiye giden yol yok olur, yoktur. İsmimi anarsanız bu fikirlerimi de kadınlara zerk ediniz. Her ne ise. Ree, bu üçlü isteğimi ancak çok sevdiği bir arkadaşı olan Nietzsche’ye açabileceğini söyledi. Ve ben onunla tanıştım.
Nietzsche, tam da bilgi açlığımı doyuracak düşünce yapısına sahipti. Onu kısa sürede benimsedim. Üçümüz aynı evde müthiş derin düşüncelere daldık. Ancak işin rengi bu güçlü filozofta da AŞK ile değişti. Onun “Tanrı ölmeli, çünkü birey ancak o vakit özgürleşecektir, ancak o vakit üst insan olma yolunda büyük bir adım atmış olacaktır.” Söylemlerini duyduğumda gözlerinin içine baka baka karşı çıktım. “Tanrı’yı öldürürsen ahlakı da öldürürsün ve insanlarda müthiş bir ahlaki çöküş yaşanır. Tanrı’nın yerine ne koyacaksın?” dedim. Ama o daha da ileri giderek Tanrı’nın öldüğünü ilan etti. “İnsanın özgür olması için onun bir yaratanının olmaması gerekir. Çünkü eğer bizi yarattı ise bizi istediği vakit yok edebilirde. Yani olmak için bile özgür değilsin. Ne doğumun ne de ölümün için özgür değilsin. İki kölelik arasında nasıl özgür olabilirsin? Sen tam aydınlanmak isterken Tanrı seni alabilir ve böylece hiçbir vakit aydınlanamazsın. Yalnız Tanrının ölmesi yeterli olmaz, din de ölmelidir. Din adamlarının da işi bitmelidir. Kısacası dinsiz bir dindarlık yaratmak ve yeni değerler bulmak mecburiyetindeyiz. “dedi.
Aaah Nietzsche, işte beni bu düşünceleri ile büyüledi. Yalan söylemeyeyim , ondan etkilendim ama hiçbir vakit belli etmedim. Eğer ona meylim artsaydı kendi doğrularım ile çelişecektim. Ona bir şiirimin son mısrasında şöyle seslendim; “Bir ben seviyorum adamım seni bu şehirde adam gibi…”
Benimle yaşadığı aşk’tan sonra Cenneti de gördüm Cehennemi de satırlarının olduğu Anladım şiirini yazdı. Ve hakikaten cehennemi de gördü. Haber aldım ki, benim onu reddedişimden sonra, kız kardeşi de beni en başından istemediğini ve haklı çıktığını ona belletmiş, onu yalnızlaştırmıştı. Nietzsche, öğretisinin sağlamlığını yalnızlaşarak sağladı. Benim ıssızlığımda kendini, “Böyle Buyurdu Zerdüst” ile ölümsüzleştirmiştir.
Ben Lou Salome, Tarihte birçok düşünürün aklını yerinden oynatan Rus dilber, aklım ile büyülediğim insanlıktan bir örnek almanız için buradayım. Yıllardır erkekler halen akıllı kadınların peşinde bunu unutma! Güzelliğimin de dillere destan olmasına rağmen, beni güzel görmelerinin sebebi, aklımın güzel olması, özgüvenimin yerinde olmasıdır. Aykırı yaşantım, ilişkilere farklı bakışım ile erkekleri kendime ayakkabı bağı ettim. Ve hayatımın en yakışıklı adamı şair Rilke’yi de benden 15 yaş küçük olmasına rağmen kendime tav ettim. En çok onu sevmişim gibi gözükse de ben bir tek kendimi sevdim.
Ve Nietzsche, “Zirveden sonra mutlaka çöküş gelir” savını ıspatlamıştır. Kendini hiççiliğe kadar götürmüş, yalnızlıktan hiçliğe doğru uzanmıştır. Benim burada sadece minicik bir dünyasını vermeye çalıştığım büyük filozof oldukça geniş bir zamana yayılmalı ve incelenmelidir.
Ben Lou Salome, bütün bunları insanlık için, kadınlık için, aşk için yazdım. Fotoğrafta gördüğünüz kırbacım ile erkek hegemonyasını dizlere kadar indirdim. Size de ayaklar kaldı… !!!
Kalın sağlıcakla,
Ne düşünüyorsun?
Düşünceni duymak güzel olurdu. Yorum bırak.