Bir çocuk telaşında olmak derdindeyim,
Oyuncağım alındı diye feryat figan ağlamak, dizimden minik bir deri kendini buluta kattı diye çığlık atmak, annemin yaptığı çok çeşitli yemeğe burun kıvırmak, sevinmek ufacık bir masal kahramanına, gülmek bir çocuk filmine, cee yaparken sırıtmak, sevmek işte her bir şeyi, her bir şeye inanmak, her bir çikolatanın ardına düşmek ve işte öyle bir şey demek…
Tam da bu paragraftaki kişi olmak derdindeyim. Bir çocuk telaşı yani. Sıkıntıdan patlarken bir oyun hamurundan medet ummak, öğle uykusunda kendimi büyütmek, mutluluğumu büyütmek, masallarımı büyütmek, hayallerimi büyütmek, annemin yüreğimdeki sevgisini, babamın duruşundaki güveni büyütmek ve işte öyle bir şey demek…
Herkes neyin derdinde, kimin derdinde umurumda değil ama ben bir çocuk telaşında olmak derdindeyim. Cinsiyeti önemsiz, kafasının içi çocuk olan, yüreğinin gözü çocuk olan bir çocuk olsun yeter.
Her gördüğüm şeyi yeni bilmek, çok soru sormak, öğrendiğim her şeyin bir kopyasını oluşturmak, bir daha sormak, bir daha bilmek, kendimi eğlenceli müziğin tınısında bulmak, rüyalarımda yeni icat olmuş bir telefon ile uğraşmak, sevdiğim kahramanın evimde benimle oyun oynadığını düşlemek, istediğim şekerlerden ne kadar daha yiyebileceğimi hesap etmek, bayramlara daha çook var diye iç geçirmek derdindeyim.
Ellerimin yeni kalem tutması gibi, bir çizgiyi ilk çizmek, bir abaküsü ilk saymak, deveye hendek atlatırken heyecan duymak, tıp larda susup kalmak derdindeyim. Bilmiyorum ama içindeki çocuğun ırzına geçen tonla yetişkin için son duamı okudum. Onların soğuk kalplerine bir dirhem huzur diledim, şimdi oturdum bekliyorum. Ben çocuk telaşında oldukça, çocukların dertleri kadar küçük olacak dertlerim biliyorum. Bu bir olumlama ise evet olumluyorum. İnanırsam olacaksa evet inanıyorum. Seversem o da beni sevecekse evet seviyorum. İlk adımı benim atmam gerekiyorsa evet atıyorum. Güzel bir sözümü bekleyenler varsa evet söylüyorum. Bir çocuk kadar korkusuzca seviyorum ve bir çocuk kadar heyecanla….
Senin sevmediğin herşeyi ben seviyorum, senin tarzın olmayan her tarzı benimsiyorum, bir yerlerde sevilmesi gereken ama oldukça çirkin olan hayvanları bile seviyorum. Koca bir kangalın havlamasından korkmuyorum ya da bir kurdun ulumasından.
Biri bana bir laf edecekmiş de beni küçük düşürecekmiş diye korkmuyorum, evet küçüğüm ben istedim böyle kalmayı. Sizin gibi korkmuyorum her bir şeyden, her bir unvandan, her bir bakıştan. CEO gelse kaç yazar? Her taraf unvan dolmuş zaten, doktorlar, mühendisler, uzmanlar, yüksekler, müdürler, en müdürler, azalar, her tarafımız unvandan bir sis perdesinde. Büyütmeyin gözünüzde kendinizi, eskidenmiş doktor olmanın, mühendis olmanın zorluğu. Şimdi büyük şehirlerde mühendisler bomboş geziyor. Egoların lastiği patladı bilginiz olsun.
Bir çocuk gibi her an öğrenime aç, her an gelişime açık, egosuz, her tanıştığından öğrenebileceklerinin olduğunu unutmadan, tek unvanın olsun o da ; “ÇOCUK”… ! ve derdiniz ancak bir çocuğunki kadarcık…
Ne düşünüyorsun?
Düşünceni duymak güzel olurdu. Yorum bırak.