Başarı, insanı ‘kendi’liğinden koparmaya çalışan hain bir tuzak! Israrla istediğin, peşine düştüğün ve sonunda kopardığın bir lokma. Peki sonra?
Hayatının bir döneminde herşeyden daha çok önem verdiğin ve istediğin ‘başarı’ sana kendi ayakları ile geldi! Öyle bir şahlandın ki, tek tek seni tüm tanıyanlara başarını ispat ettin, artık herkesin zihninde seni betimleyen en büyük şey ‘başarı!, senin bulunduğun ortamdan çıkacak tek sonuç ‘başarı’…
Gününün çok büyük bir bölümünü bu sıfatın altında ezile büzüle geçiriyorsun! O, doyumsuz nefsi ile sürekli senden besleniyor. Sen, akrebinden verdiğin parçalarla onu büyütüyorsun.
Başarı, kendi kendine bir hayat süremez! Sana muhtaç! Ne kadar fazla senin ellerinde ise sana o kadar çok yükü var! Ama sendeki tatmin bu yükleri hafifletiyor değil mi? Sana getirdiği yükseklik ile kendini kanat takıp çıktığın merdivenlerin tepesinde hssediyorsun. Önünde de hep yeni bir basamak. Göğe yükselmenin sonsuzluğu ile doluyor kum saatin….
Aslında geceleri vicdanın gibi seni yastıkta da rahat bırakmaması gereken şey, bir sis olup karışıyor havaya. Kendi hakkında düşündürmüyor, varlığı, yokluğu ve nasıl varlığını sürdürdüğün sorgulamasını sana yaptırmıyor! Bir bakmışsın hayatındaki her duygunun önüne geçmiş öylece dikeliyor. Upuzun, simsiyah ve kocaman!…
Sevginin, iyi niyetinin, önyargısız görebilediklerinin, olumlu düşüncelerinin, değer verdiklerinin ve hatta acılarının bile önüne geçmiş! Görebiliyor musun?
Görebilsen bile bunu değiştirmek için bir şeyler yapabiliyor musun?
Başarı, senin tüm doğru vasıflarının eşliğinde çok güzel. Ve hayatında yaşadığın, sana güzel olduğunu, iyi olduğunu ya da üzgün olduğunu, yıkık olduğunu ve ‘insan’ olduğunu hissettiren hiçbir duygudan üstün değil! Bizi, tüm diğer yaratılanlardan üstün ve yüce kılan şeyin başında gelen şey duygularımız, hayatımızın hep baş rolunde olsun dilerim!
Ne düşünüyorsun?
Düşünceni duymak güzel olurdu. Yorum bırak.