“Dur bi zengin selfie’si çekeyim! Arkaya kristal kadehler, Bulgari’nin parfümunu bırak şampuanını alır kafama sürerim imajını veren minik dozlu şampuanlar, Lancome ile kırışmıyorum pozu, şu arkamda duran pudra ile senin bir aylık akşam yemeğin birbirine denktir meydan okumaları ve bunlar gibiler…”
Zengin selfielerinin vicdansızlık içeren tablolarında artış ile yoksullar ordusunda sistemli bir genişleme eş zamanda yürüyor. Bu kapitalist sistem hiç sekmeden ve şaşmadan yoluna çıkanı ezip geçiyor. Dünya, Uruguay Devlet Başkanı Mujica’nın kişiliğine, insanlığına, yaşam tarzına ve elinde bulundurduğu cennet biletine değer verirken, bizde geriye dönen akrebin peşinden koşmayı bırakmış basiretsiz yelkovanlar çoğaldıkça çoğalıyor!…
Fakirleştirme hedeflerinin, zihnimizin içindeki düşüncelerle sınırlı olmadığını, insanlıktan şimdiye değin attığı adımları geri alarak, gerekirse teknolojisinden, havasından, suyundan, elektriğinden çalarak gerçekleşeceğini de öğreniyoruz. Özgürlüğün, insanda vücut bulan tüm karşılıkları zaten büyük oranda kaybedildiği gibi, “ata binelim daha kolay ulaşım sağlarız” fikirlerine bile fakirleştirdikleri insanları inandırıyorlar.
Ama bilinenlerin acı tarafına rağmen, kendimize bir Tanrı yaptık. Aynen eski milletlerin aya, güneşe, toprağa, ona buna Tanrı demesi gibi bir Tanrı meydana getirdik.
“Tüketim Tanrısı”!
Her geçen gün tüketicilerin şevki ve teşviki sağlanarak, daha da fazla, daha da yaygın tüketmesi gerektiğini anlatıyorlar. Hepimiz bu çarkın içinde tükettikçe, tükeniyoruz! Keşke her tükettiğimiz şey cebimizdeki paranın harcanması kadar kolay ve bizi sarsan sonucu her tüketimde bize bu kadar kolay ulaşsa! Keşke tüketilen mallar gibi; tüketilen fikirler, zamanlar, yapılar, insanlar, onurlar, sevgiler, değerler de bize kendilerinin tükenmekte olduğu gerçeğini hemen söyleyebilse!
Gereksizce tükettiğimiz her nesne bize, narsist duygular, özbenlik bilincinde zedelenme ve sürekli tüketme isteği olarak dönüyor! İnsan kendini sürekli bir istek halinde hissediyor ve esas odaklanması gerekenlerden uzaklaşıp gidiyor. Ayağımızın tıpış tıpış gittiği marketler, mağazaların yanında elimizin altındaki fare ile de her dakika tüketime açık olabiliyoruz. Her dakika kapitalist düzen için aranan insan olmayı sürdürebiliyoruz!
Tükettikçe zenginleşiyoruz, ‘zengin’ kavramının içinde kendimizi iyi hissediyoruz. Oysa unutuyoruz ki zenginlik kendin ve yaşamına kattığın zaman ve değerler bütünüdür! Düşündüğümüzün aksine tükettikçe daha çok fakirleşiyoruz.!
Jose Mujica’nın da dediği gibi;
“Asıl fakirler sürekli yaşamdan talepleri olan ve elde ettikleriyle yetinmeyen insanlardır.”
fevzi bakir
Merak ettim ve okudum Duygu hanim . Etkileyivi yazilar. Okudugum kadar kolayliklar dilerim
Duygu Can
Çok teşekkür ederim, ilginize. Tekrar konuşabilmek dileği ile.. 🙂