Hayat’ın içini doldurduğu insanlar ile karşılaştın mı hiç?
Hani “hayat dolu” diye tabir edilenlerle?
Rastlamışsındır muhakkak, herhangi bir zaman ve herhangi bir yerde.
Şanslısın o halde. Herhangi bir zamanında böyle bir insanın ellerini tutup, gözlerinin içine bakabilmiş olduğun için çok şanslısın. İnsanın içini dolduran şey “hayat” ise ve bu “hayat” denen şey de tatlısı, acısı, kederi, neşesi hep beraber yaşanan bir şey ise, hayat dolu insanlar aslında biraz da acı dolu insanlar olmaz mı?
Yani birisine “hayat dolusun” diyebilmen için onun yüreğini açıp bakınca içinde bulacağın şeyin adı “acı, hüzün, neşe, umut, başarı, şanssızlık, kırılmışlık, yıkılmışlık, tekrar ayağa kaldırılmışlık değil midir? Aslında bunlar, hayalleri ezilmiş, rüyaları soğuktan büzülmüş, üstünü örtecek herkesi gitmiş kimseler değil midir? Ve bu kimseleri severken aslında sen “hayat” ı sevmez misin? Bu insanların yanında daha çok kalmak ve onlardan daha çok feyz almak isterken aslında “hayat” ta daha çok kalmak, her şeyine rağmen onun içinde olmak istemez misin?
İşte gördün mü? Hayat, seni kimi zaman acı içinde bıraksa ve bıldırcın yumurtası büyüklüğündeki umudunu elinden alsa da, en kötü zamanları sana yaşatsa da, yaşadığın iyi zamanlar hatırına onu sevip, onun daha çok yakınında olmak istiyorsun. Bu yüzden de kendine, mutlu olmak için hayat dolu insanları seçiyorsun.
Demek ki hayatın her bir tarafından bir parça koparıp içine koymamış insan, hayat dolu olamaz!… Böylelikle en çok sevilen, en çok birlikte olmak istenen ve enerjisi en yüksek kişiler, hayatın üzerlerine en çok gittiği kimselerdir.
Acı, hüzün, çaresizlik insanı büyütür derken yanlış söylenmiyor yani. İnsan tüm bu didişmeler nedeniyle hem büyür hem de diğer insanlarca “aranan kişi” halini alır. Bu duruma ne iyi demek ne de kötü demek gelmiyor içimden. Hem iyi hem de kötü duygular ile bezeli insanlar, birtakım sorunlar ile mecburen başetmiş kimseler, gözlerinin baktığı her buğulu yeri tek tek temizlemiş bu kimseler, hayatın tam da ortasına yerleşmiş, tahta kurulmuşlar ve “hayat dolu” sıfatına yakışmışlardır.
“İnşallah hayat seni doldurur” diye bir dilekte bulunmak ya da “biraz hayat dolu ol!” temennisi, sanki hem bir beddua hem de güçlü bir dua gibi…
Ben, sana bunların ikisini de söylemiyorum ama bir şekilde hayatında, bir yastık kılıfına yünlerin doldurulduğu gibi içleri doldurulmuş bu insanlar ile temasının daha kuvvetli olmasını isterim. Öğrenmen için, ikikereiki kadar bilmen gereken şeyler olduğunu ama hala anlayamadığını kendine kavratman için!…
Ne düşünüyorsun?
Düşünceni duymak güzel olurdu. Yorum bırak.