Şu insan ilişkilerinin en kritik kelimesi ve ilişkilerin ilk kazısı, temeli, direği GÜVEN… İstisna aramıyorum, bir muadilini de bulamıyorum kesinlikle ister evde ister işte istersen arkadaş, dost meclisinde ol, güven senin üzerine yapıştırılmış bir marka ise sırtın yere gelmiyor!…
Oluşturulması o kadar zorken kaybedilmesi çok kolay! Üstelik sadece sana bağlı da değil.
Kimi zaman ön yargılar, başkalarının düşündükleri neticesinde etkilenmeler, nedenini öğrenmeden oluşturduğun yargılar vb. ile bozulan güven ilişkisinin bu kısmını kötü niyetli bozum olarak ifade ediyorum. Genel olarak iş hayatında karşılaştığımız ve hergün yıkılan güvenlerin ardında da genelde bu tip bir sebep bulunuyor. İnsanların kendilerini ifade edebilecek gücü olmadığında hemen bozulabilen güven ilişkisinin haksız yönde bozulmasının önüne geçmek için insanlara davranış eğitimlerinin, kişilik eğitimlerinin verilmesini öncelikli buluyorum.
Gerçek ve haklı anlamda kaybedilen güven için diyecek bir şey yok ancak insanın kaybettiği güvenin bir daha kazanılamayacağı gibi bir klişe de yok. Kişisel yolunda her gün gelişen ve değişime açık her insan yaptığı hatanın farkında olur, verdiği kararların kendisine yansıyan yüzünü izler ve değerlendirir, o nedenle kendini geliştirdiği gibi olumlu olumsuz pek çok duygusunu da geliştirebilir. Herkes bu anlamda bir şansı daha hak eder.
Gözümüzden gereksiz insan düşürmeye gerek yok. Düşünce pratikleri ile ilişkilerimize daha fazla şans vermeliyiz. Karşılaştığım bir davranıştan örnek vermek istiyorum. Bir gün bir pazarcıdan kavun aldım. 10 tl param vardı. Aldığım kavun tartıdan çıktı ve 9 tl tuttu. Pazarcıya ben zaten 10 tlyi verip üstünü de istemeyecektim ancak ben parayı uzattığımda o bana “ablacım bozuğun yok muydu? Vallahi 1 tl yok.” dedi. Ben de kalsın önemli değil ben zaten kalsın diyecektim dedim. O da ablacım bir dahakine uğrarsanız veririm dedi ve gittim.
Sonra düşündüm. Şimdi benim pazarcıya duyduğum güven kaybolmuş muydu? Evet kesinlikle kayboldu. Bir pazarcıda 1 tl’nin olmama ihtimali yüzde kaçtı? Belki %5’in altındadır. Hiçbir şekilde ona inanasım gelmedi. Ama yine de tamamen ona olan güvenimi sıfırmalamam gerekiyordu. Her gün geçtiğim yolda duruyor ve istediğim zaman uğrayabilir yeniden test edebilirdim bu durumunu. Ya da ikinci seçenek olarak bu ilişkiyi burada bitirir bir daha ondan alışveriş yapmazdım.
İşte burada benim kişilik özelliklerim devreye giriyor. Ya kendi destekli düşünceme inanır içimden yalancı adam derim ve bir daha onun tezgahına adım atmam ya da zaten o istemese de vereceğim 1 tl için ilişkiyi kestirip atmayıp, bir daha gittiğimde güvensizliğimi gözden geçiririm. Ben tartıya bakmadım eğer adam istese 9 tl demez ve direk 10 tl de diyebilirdi. Bir şans daha verirsem gerçeğin ne olduğunu anlarım.
Bu şekilde peşin hükümlerle biten bir sürü güven ilişkisi var. Dinlemeden, kesinliğini gözleriyle görmeden biten bir sürü ilişki. İş hayatında da bunun önemi oldukça fazla. Güvensiz devam eden bir ilişkide her zaman soru işaretleri hakimdir. Şüphe peşini bırakmaz. Yaşadığın bir olay sonucunda ulaştığın yargı daha önceki düşüncelerini süngerlemiştir. Ben hiçbir bireyin haksız güven kaybı yaşamasını istemiyorum ve laflarıma, birisi hakkında oluşturduğum yargılara, düşüncelerime özen gösteririyorum. Başkalarının gözünde kaybettiğim güven varsa da bazılarının kötü niyetle bozulmuş olduğunu, sağlama yapılmadığını, olayların detaylandırılmadığını düşünüyorum.
Özellikle iş hayatında bir liderin sahip olması gereken en önemli özellik, kurduğu güven ilişkisini hangi sebeplerle zedelediğini düşünebiliyor, kendisini bu konuda eleştirebiliyor olmasıdır. Kesin ve hızlı yargılardan kaçınmalı, genellemeleri hayatından çıkarmalıdır.
Bu arada “lider” demişken, bu kelimenin kullanımına dikkat etmezsek, sebepsiz kullanım enflasyonundan bizde bulduğu anlam ciddi halde kayacak!